Lisansüstü Eğitim Enstitüsü Tez Koleksiyonu

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 20 / 2855
  • Yayın
    Eğitimde sistem düşüncesi yaklaşımına yönelik öğretmen deneyimlerinin incelenmesi / Examining teacher experiences towards system thinking approach in education
    (Maltepe Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Yavuzkurt Eker, Kübra; Aşiroğlu, Sevim; Nuhoğlu, Hasret
    Karmaşık sistemlerin hızla artış gösterdiği günümüz toplumunda içinde bulunduğu sistemleri anlamlandırabilen, sistemler arası ilişkiler kurabilen üst düzey düşünme becerilerine sahip bireyler yetiştirmek önem arz etmektedir. Karmaşık sistemlerin içerisinde dünyayı anlayabilmek sistemsel düşünme becerisi ile mümkündür. Bireylere bu becerilerin aşılanabilmesi eğitim aracılığıyla mümkündür. Öğretmenlerin derslerinde bu yaklaşımı etkin olarak kullanması, sistemsel düşünme becerilerine sahip nesiller yetiştirmeye olanak sağlayacaktır. Bu çalışma ile eğitimde sistem düşüncesi yaklaşımına yönelik öğretmen deneyimlerinin incelenmesi amaçlanmaktadır. Araştırmada nitel araştırma modellerinden fenomenolojik araştırma modeli tercih edilmiştir. Çalışma grubunu 2023-2024 yılında derslerinde eğitimde sistem düşüncesi yaklaşımını kullanan 11 öğretmen oluşturmaktadır. Araştırmada yer alan öğretmenler gönüllülük esasıyla seçilmiştir. Katılımcıların belirlenmesinde amaçlı örnekleme yöntemlerinden kartopu örnekleme yöntemi tercih edilmiştir. Bu çalışmada amaçlı örnekleme yönteminin kullanılmasının nedeni, araştırma amacına uygun olarak eğitimde sistem düşüncesi yaklaşımına yönelik öğretmen deneyimlerinin derinlemesine incelenmesidir. Bu araştırmada, araştırmacı tarafından hazırlanan yarı yapılandırılmış görüşme formu kullanılmıştır. Elde edilen öğretmen görüşmeleri defalarca okunarak önemli ifadeler belirlenmiş ve gerekli notlar alınmıştır. Öğretmen görüşmelerinde elde edilen ifadelerden yola çıkılarak kodlamalar yapılmıştır. Ortaya konulan birden fazla kodlar bir araya getirilerek araştırmanın temaları oluşturulmuştur. Analiz sonucunda elde edilen kategoriler mantıksal çerçeve içerisinde sunulmuştur. Bu bağlamda verilerin analizinde içerik analizi yöntemi kullanılmıştır. Araştırma verilerine göre yapılan içerik analizine göre ‘karar verme süreçleri’, ‘uygulama süreçlerine ilişkin deneyimler’, ‘öğrencilerde gözlemlenen değişimler’, ‘uygulayıcılarda gözlemlenen değişimler’ ve ‘ESD yaklaşımına yönelik öneriler’ olmak üzere toplamda beş ana temaya ulaşılmıştır. Araştırma sonucunda öğretmenlerin eğitimde sistem düşüncesi yaklaşımına yönelik görüşlerinin olumlu olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca katılımcı öğretmenlerin deneyimlerinden yola çıkılarak ESD yaklaşımının hem öğrencilerin gelişimine hem de uygulayıcıların mesleki ve kişisel gelişimlerine katkı sağladığı sonucuna ulaşılmıştır. Katılımcı öğretmenler ESD yaklaşımının yaygınlaştırılmasını ve eğitimde devamlılığının sağlanması gerektiğini savunmaktadırlar.
  • Yayın
    Okul öncesi çocuklarda yaratıcı düşünmeyle ilişkili faktörler: Ana baba tutumu, bağlanma ve sosyal destek / Factors associated with creative thinking in preschool children: parent attitude, attachment and social support
    (Maltepe Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Durak, Sedat; Şakiroğlu, Mehmet
    Sürdürülebilir bir dünya için okul öncesinden başlayarak eğitim süreçlerinin tüm basamaklarında çocuklarda yaratıcılığı destekleyecek planlamaların son derece önemli olduğu aktarılmaktadır. Bu araştırmada amaç, okul öncesi çocuklarda yaratıcı düşünmeyle ilgili psiko-sosyal değişkenleri ortaya koymaktır. Bilindiği kadarıyla ilk kez bu çalışmada ana baba tutumu, bağlanma ve sosyal destek değişkenlerinin yaratıcı düşünme ile ilişkisi Banaz’ın (1992) Ana Etki ve Dolaylı Etki Kuramı çerçevesinde incelenmiştir. Bu amaçla, Bolu ilinde ana okuluna devam eden 4-6 yaşlarındaki çocuklar, anneleri ve öğretmenleri bu araştırmanın örneklemini oluşturmaktadır. Araştırmanın nicel verilerinin toplandığı ilk bölümünde 4-6 (48-68 ay) yaşında ana okuluna devam eden 105 çocuk dahil edilmiştir. Araştırmaya katılan çocukların %57.1’i (N = 60) erkek, %42.9’u (N =45) kız çocuklardır. Araştırmada çocuklara uygulanan değerlendirme araçları “Çocuklar için Tematik Algılama Testi” ve oyunlaştırılarak uygulanan “Algılanan Sosyal Destek” ile ilgili ölçek sorularıdır. Araştırmada annelere demografik bilgilerin yanı sıra Ebeveyn Tutumu Ölçeği, Yakın İlişkilerde Yaşantılar Envanteri ve Kerns Güvenli Bağlanma Ölçeği yöneltilmiştir. Ayrıca, Yakın İlişkilerde Yaşantılar Envanteri çocuğun ailesiyle kurduğu ilişkiyi gözleyen öğretmene de yöneltilmiştir. Yanı sıra, annenin çocuğunda algıladığı yaratıcılık düzeyi ile öğretmenin sınıftaki öğrencisine ilişkin algıladığı yaratıcılık düzeyi 7’li Likert tipi ölçek ile değerlendirilmiştir (1= Hiç, 7= Çok fazla). Araştırmada algılanan yaratıcılık skorları arası öğretmen ve annelerin değerlendirmeleri bağımsız gruplar t testi ile karşılaştırıldığında anneler kız çocuklarının erkek çocuklarına göre daha yaratıcı olduğunu rapor ederken, öğretmenler kız ve erkek çocuklar arası fark olmadığı gözlenmiştir. Değişkenler arası ilişkiler aracılık analizleri ile incelendiğinde, hem sosyal destek ile özgün düşünme ile hem de sosyal destek ile esnek düşünme arasındaki ilişkide demokratik anne baba tutumunun aracılık ettiği görülmüştür. Öğretmenin çocuğun aile ilişkilerine yönelik rapor ettiği kaygılı bağlanmanın/kaçıngan bağlanmanın sosyal destek ile yaratıcı düşünme boyutları (akıcılık, esneklik, özgün düşünme) arasındaki ilişkide aracı rolü ise direkt ve dolaylı ilişkiler istatistiksel anlamlı olsa dahi Hayes’in aracı ilişkiler kuralları dikkate alındığında gerçek bir aracı rolünü ortaya koyamamıştır. Yaratıcı düşünme becerisinin desteklenmesi ve geliştirilmesinde aile, öğretmen, öğrenme ortamı, sistemsel süreçlerin rolü alanyazındaki bilgiler ışığında tartışılmıştır.
  • Yayın
    Bir sorun olarak insan onuruna aykırı muamelelerin derecelendirilmesi / Grading of treatments against human dignity as a problem
    (Maltepe Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Öztürk, Mert
    Eski dönemlerde yargılamanın ve cezalandırmanın bir parçası olan işkence, günümüzde temel haklara ilişkin uluslararası metinler ve ulusal ilgili mevzuatlarla yasaklanmış olan bir muameledir. Öyle ki, işkence uluslararası teamüller ve pekçok yasal düzenleme gereği mutlak olarak yasaklanmış ve hiçbir istisna getirilmemiştir. Savaş halinde dahi geçerli olan işkence yasağına, üst başlık olarak işkence adı verilmişse de, bu yasağın içerisine giren farklı muamele tipleri de bulunmaktadır. İşkence yasağı kapsamında değerlendirilen işkence dışındaki diğer iki muamele tipi kötü muamele ve insanlık dışı muameledir. İşkenceyle beraber mutlak olarak yasaklanmış bu muamelelerin resmî bir tanımı bulunmamaktadır. Resmî bir tanımının olmamasının ötesinde hukuk da bu iki muamele tipi için bir tanımlama konusunda hemfikir değildir. Bu üç muamele tipi arasında bir yoğunluk farkının olduğu kabul edilse de, bu yoğunluğun ne şekilde ve ne miktarda olduğu kolayca ifade edilememekte, her olayın koşulları içerisinde değerlendirilmektedir. Bu çalışmada insan onuruna aykırı olan bu üç muamele tipi arasında yoğunluk farkı ve bu yoğunluk farkına neden olan koşullar incelenmektedir. Çalışma, işkence, kötü muamele ve insanlık dışı muamele ayırımında insan haklarının felsefî temellerinin esas alınarak, insan onuru ve gurur ayırımının yapılması gerektiğine dikkat çekmeyi amaçlamaktadır. Bu ayrım sonrasında insan onuruna aykırı muamelelerin derecelendirilmesinde ortaya çıkabilecek sorunlar karşısında, işkencenin öne çıkarılması gereken hususlarının ne olduğu tartışılmaktadır. Bu hususları esas alan bir değerlendirmeyle, cezasızlığın önlenebilmesi için işkencenin değerlendirilmesinde mağdurun konumu ve iradesinin kırılmasını öne çıkartmak gerekmektedir.
  • Yayın
    İnsan hakları bağlamında unutulma hakkı / The right to be forgotten in the context of human rights
    (Maltepe Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Dinç, Nizamettin Gökhan; Kuru, Gonca
    Bu tez, teknolojinin gelişmesiyle beraber dijital ortamda bulunan verilerin insan/insanlar üzerinde oluşturacağı olumsuz etkiler sonucunda ortaya çıkan “unutulma hakkı” kavramına felsefi, ekonomik, psikolojik ve hukuki olarak açıklama getirmeyi amaçlamaktadır. Bu hak üzerine günümüzde yazılmış tez sayısı ve akademik çalışmalar her geçen gün artmaktadır. Bu tezde bundan önceki çalışmalardan farklı olarak hakkın hukuksal tanımlarını da dikkate alarak felsefi, psikolojik ve ekonomik boyutlarıyla birlikte “unutulma hakkı” kavramının sınırları çizilmeye çalışılmıştır. Günümüzde hem akademik alanda hem de yargı kararlarında sıkça ele alınan unutulma hakkı, Türk mevzuatında henüz yer almamaktadır. Hakkın uygulanma alanı, yargı kararları ve akademik kaynaklarla belirlenmeye çalışılmaktadır. Öncelikle uluslararası yargı organları kararlarında dillendirilen ve sonrasında ulusal yargı organlarının kararlarında da değerlendirme konusu olan unutulma hakkı, gün geçtikçe daha fazla gündeme gelmekte ve bir hak olup olmadığı, hak ise hangi hak statüsünde olduğu gibi konularda tartışma konusu olmaya devam etmektedir. Bu çalışmada hak, öncelikle kavramsal olarak çözümlenmeye ve hakkı ortaya çıkaran gereksinimlerin insan için neden önemli olduğu üzerinde durulmaya çalışılarak; hakkın, insan için önemi tespit edilmek istenmiştir. Özellikle Türkiye’de uygulanan hukuk alanında unutulma hakkı ile ilgili yargı kararları değerlendirilerek bir sonuca varmaya çalışılmıştır. Her hak farklı haklarla ilişki içerisindedir. Bu sebeple unutulma hakkının da bir hak olarak kabul edilmesi durumunda sınırlarının belirlenmesi noktasında ilişkili olduğu hakların tespit edilmesi ve haklar arası sınırların doğru çizilmesi olası hak ihlalleri için önemlidir. Unutulma hakkı ile ilişki içerisinde olan ya da olabilecek haklar ve unutulma hakkı ile kesişen ya da birleşen noktalar üzerinde durulmuştur. Hakların birbiriyle olan ilişkilerinin tespiti yeni doğan, gelişen hakkın içeriğinin doğru belirlenmesi ve doğru uygulama alanı bulması için gereklidir. Bu çalışmada unutulma hakkı, yukarıdaki açıklamalar ışığında ele alınmış, kavramın bir hak olup olmadığı, bir hak ise insan hakları içerisindeki konumu, nasıl uygulanacağı gibi hususlar değerlendirilmiştir.
  • Yayın
    Makine öğrenmesi destekli Scrum planlama otomasyonu / Machine learnin supported automation in scrum planning
    (Maltepe Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Nizamoğlu, Yekta Buğrahan; Şahinaslan, Önder
    Modern dünyada yazılım geliştirme süreçleri ele alındığında görülebilir ki, dünyanın her yerinde birbirinden farklı yazılım geliştirme ve planlama metotları uygulanmaktadır. Bunlardan en yayın olanlarından biri sürekli geliştirme ve sürekli çalışan bir ürün elde etmeyi hedefleyen, uzun planlamalar yerine kısa süreli ve ölçülebilir planlamaları tercih eden, takım bazlı daha ufak ekipler halinde çalışıp bir arada bir proje geliştirmeye imkan sağlayan, Agile tabanlı Scrum yöntemidir. Bu yöntemde yapılacak olan işin tamamı göz önüne alınarak daha küçük parçalara bölme ve bu küçük parçalar ile adım adım, her seferinde çalışan bir ürün elde etme odaklı bir süreç planlaması söz konusudur. Bu ufak parçalar Scrum’ın bir etkinliği olan “planlama” sırasında takım tarafından puanlanıp, bu puanlanan işler sonucunda bir Sprint süresinde ne kadar iş yapılabildiğinin ölçümü ve bir sonraki sprintte ne kadar iş yapılabileceğinin öngörüsü sağlanmaktadır. Bu puanlama sırasında verilen puanlara Story Point denmektedir. Bu süreç her ne kadar proje planlaması açısından çok verimli olsa da her sprint planlamasında tüm takımın tek tek yapılacak işlerin üzerinden geçilmesini ve puanlamasını gerektirdiği için zaman açısından çok maliyetli olmaktadır. Bu çalışma kapsamında, yazılım geliştirme sürecinde takımın üzerinde özellikle zaman açısından yüksek maliyet yaratan bu puanlama sistemini, makine öğrenmesi destekli bir otomasyon sistemi ile hafifletmeyi ve daha stabil bir süreç haline getirmek amaçlanmaktadır. Bu otomasyon sistemi kurulurken genel yazılım geliştirme ve planlama süreçleri bilgisi ile makine öğrenmesi teknolojilerinden faydalanılmıştır.
  • Yayın
    Yapay zeka ile sosyal medya uygulamalarında sahte haber tespiti / Fake news detection in social media applications with artificial intelligence
    (Maltepe Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Erörs, Hamza; Güvenoğlu, Erdal
    Günümüzde internete erişim kolaylığı ve teknolojinin gelişmesi ile kullanıcılar arasında bilgi ve etkileşim hızla artmıştır. Günümüzde en çok kullanılan sosyal medya uygulamaları arasında Instagram, X (Twitter), LinkedIn, Snapchat, TikTok, Reddit, Vimeo, YouTube, Dailymotion, Twitch, Vevo, TikTok (kısa videolar için), Instagram TV (IGTV), Facebook Watch ve diğerleri yer almaktadır. Bu uygulamalar aynı zamanda bilgiye erişim ve bilginin yayılma hızını da artırmaktadır. Kişilerin internet medyasına ilgi göstermesiyle, bu çevrimiçi haber kanallarının etki alanları gün geçtikçe genişlemektedir. Bu nedenle, yalan haberlerin yayılması önemli ölçüde artmıştır. Bu tez çalışması, yalan haberlerin yayılma nedenlerini, bu duruma karşı alınan önlemleri, önerilen metodolojileri, uygulanan yaklaşımları ve yeni yöntemleri ele alınmaktadır.
  • Yayın
    Olumsuz beden algısına sahip ergenlerde sosyal medyadaki benlik sunumları / Self-presentatıon of the adolescents with negative body image on social media
    (Maltepe Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Biber Abat, Didem; Enez, Özge
    Olumsuz beden algısı ergenlik döneminde yaygın olarak deneyimlenen bir sorundur. Olumsuz beden algısı ergenin benlik kavramı üzerinde ve kimlik gelişim sürecinde gerçekleştirdiği benlik sunumlarında önemli bir etkiye sahiptir. Mevcut araştırma ile olumsuz beden algısına sahip ergenlerin sosyal medya kullanım alışkanlıkları ve sosyal medyadaki benlik sunumları incelenmiş, benlik sunumları sırasında kullandıkları benlik sunumu taktikleri keşfedilmiştir. Araştırmada nitel araştırma yöntemi kullanılmıştır. Yaşları 15-18 arasında değişen 119 kız, 175 erkekten oluşan toplam 294 lise öğrencisi arasından olumsuz beden algısına sahip ve araştırmaya katılmaya gönüllü 15 ergenin katılımıyla araştırma yürütülmüştür. Araştırmacı tarafından katılımcılarla yapılan derinlemesine görüşmeler sonrası elde edilen veriler tematik analiz yöntemi ile analiz edilmiştir. Tematik analiz sonuçlarına göre bulgular üç ana tema altında toplanmıştır. Bu temalar; (1) sosyal medya kullanım alışkanlıkları, (2) sosyal medyada benlik sunumu ve (3) sosyal medyada kullanılan benlik sunumu taktikleridir. Araştırma temaları, kendisini oluşturan alt temalar ışığında incelenerek araştırma bulguları oluşturulmuştur. Araştırma sonuçlarına göre katılımcıların sosyal medyadaki benlik sunumları sırasında takipçilerinin (izleyici) etkisinde kaldıkları, sosyal medyadaki paylaşım ve beğenilerini (performans) bu etkiye göre yönettikleri bulunmuştur. Ayrıca katılımcıların sosyal medyada yaptıkları paylaşımların gerçekleri yansıtmadığı ya da kısmen yansıttığı bulunmuştur. Sosyal medyadaki benlik sunumları sırasında katılımcıların on farklı benlik sunumu taktiği kullandıkları tespit edilmiştir. Bu benlik sunumu taktiklerinden yedi tanesi alanyazında bulunan kendini sevdirme, kendini tanıtma, örnek davranma, acındırma, saldırgan, korunma ve kimlik düzeltmesidir. Diğer üç tanesi ise bu araştırma ile ilk kez keşfedilmiş olan kendini beğendirme, saygı ve statü oluşturma ve gizlenme taktikleridir. Araştırma bulguları literatür ışığında değerlendirilmiştir. Araştırmacılara ve olumsuz beden algısına sahip ergenler ile çalışan ruh sağlığı çalışanlarına yönelik öneriler sunulmuştur.
  • Yayın
    Türkiye'de geçici koruma altındaki Suriyeli kadın ve çocukların göç sürecinde yaşadıkları ve Türkiye’deki durumları / The experiences and conditions of Syrian women and children under temporary protection in Turkey during the migration processrı
    (Maltepe Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Türkmen, Enise Betül; Akyürek, İnayet Burcu
    2011 Arap Baharı ile üllkemizde meydana gelen mültecilik akını, ilerleyen yıllarda daha da önlenebilmesi güç bir hale gelmiştir. Başlarda misafirperverlik adı altında başlayan göç kabul etme süreci sonraki dönemlerde sığınılan ülkedeki yerel toplumda iç huzursuzluğa sebebiyet vermiş ve çatışmalar meydana gelmiştir. Cumhurbaşkanı, bireysel başvuru yapamayan sığınmacıların haklarının korunmasına yönelik bir yönetmelik hazırlayarak Resmi Gazete’de yayımladı. Artık Geçici Koruma Yönetmeliği altındaki Suriyeli sığınmacılar ifadesiyle nitelendirilmektedirler. Bu tezin amacı; geçici koruma altındaki Suriyeli kadın ve çocukların göç sürecinde sınırda ve sınır ötesi varış ülkesinde yaşadıkları gelişmelerdir. Türkiye’deki fiziki ve ruhsal durumlarına değinilmiştir. Geçici koruma altındaki kadın ve çocukların yaşadığı toplumun görmezden geldiklerini gün yüzüne çıkarmak önem taşımaktadır.
  • Yayın
    Diz cerrahisi geçiren hastalarda ağrı, düşme riski ve kinezyofobi arasındaki ilişkisinin belirlenmesi / Deciphering the relationship between pain, fall risk and kinesiophobia in patients undergoing knee surgery
    (Maltepe Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Özcan, Özge; Erdoğan, Hatice
    Bu araştırma diz cerrahisi geçiren hastalarda ağrı, itaki düşme riski ve kinezyofobi arasındaki ilişkinin belirlenmesi amacıyla Kasım 2022- Mart 2023 tarihleri arasında Altunizade Acıbadem Hastanesi’nde diz cerrahisi geçiren 97 hasta ile gerçekleştirildi. Veriler, ‘Hasta Tanılama Formu’, ‘Tampa Kinezyofobi Ölçeği (TKÖ)’, ‘Vizuel Analog Skala (VAS)’ ve ‘İtaki Düşme Riski Ölçeği’ ile hastalar ile yüz yüze görüşülerek toplandı. Araştırma verilerinin analizinde SPSS (Statistical Package Program for Social Science) 21.0 programı kullanıldı. Kategorik seçeneklerden oluşan demografik değişkenler ve hastalıkla ilgili özellikler frekans ve yüzde tablolarında; ağrı, düşme riski ve kinezyofobi ölçek puanları aritmetik ortalama, standart sapma, medyan ve normal dağılım değerlerinden oluşan betimsel istatistik tablosunda gösterildi. Ağrı, itaki düşme riski ve kinezyofobi puanları normal dağılım göstermediğinden iki gruptan demografik ve hastalıkla ilgili özellikler değişkenlerine göre karşılaştırmalarda Mann Whitney U testinden; ikiden fazla gruplu demografik değişkenlere göre karşılaştırılmasında Kruskal-Wallis H testinden yararlanıldı. Ağrı, düşme riski ve kinezyofobi arasındaki ilişkide Spearman’s rho testinden yararlanılmıştır. Analizlerde güven aralığı %95 (anlamlılık düzeyi 0,05 p<0,05) olarak belirlendi. Ağrı ölçeği puan ortalaması 4,74±2,80 ve hastaların ağrı düzeyleri düşük/orta; itaki düşme riski ölçeği puan ortalaması 13,90±1,29 ve düşme riski orta/yüksek; Tampa Kinezyofobi ölçeği puan ortalaması 37,64±6,07 ve kinezyofobileri düşük/orta düzeyde olduğu belirlendi. Ağrı ile düşme riski arasında negatif yönlü ve anlamlı ilişki olduğu (r=-0,23; p<0,05); ağrı ile kinezyofobi ve düşme riski ile kinezyofobi arasında anlamlı ilişki olmadığı (p>0,05) tespit edildi. Ağrının kinezyofobi üzerinde anlamlı etkiye sahip olmadığı (p>0,05); düşme riskinin kinezyofobi üzerinde pozitif yönde ve anlamlı etkiye sahip olduğu (β=0,23; t=2,28; p<0,05) tespit edildi. Hastaların ağrısı düşük/orta, düşme riski orta/yüksek ve kinezyofobi düşük/orta düzeydedir. Ağrı düzeyi yüksek olan hastaların düşme riski düşüktür. Düşme riskinin kinezyofobi üzerinde pozitif yönde ve anlamlı etkiye sahiptir. Hemşirelere bu konuda hizmet içi eğitim verilerek farkındalık oluşturulması önerilir.
  • Yayın
    Kültürel oluşumundan sinemadaki sunumuna cadı imgesi Türk sinemasındaki temsili / The witch image from its cultural formation to its presentation in cinema: representation in Turkish Cinema
    (Maltepe Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Oktuay, Dilan; Özen, Yasemin
    Cadılık, tarih boyunca gizemli ve korkutucu bir imge olarak varlığını sürdürmüş, toplumların bilinçaltında yer etmiş ve birçok kültürü farklı biçimlerde etkilemiştir. Doğaüstü güçlere olan inancın cadılıkla ilişkilendirilmesi, Ortaçağ’ın başlangıcıyla beraber yükselişe geçmiştir. Cadılık, özellikle ataerkil inançlara sahip toplumlarda genel olarak cezalandırılması gereken bir olgu olarak görülmüş ve şeytanlaştırılmıştır. Bu inançların dramatik yansımaları Ortaçağ Avrupası’ndaki cadı avları olmuştur. Bu çalışmada, cadılığın tarihsel ve kültürel kökleri ile Dünya ve Türk sinemasındaki temsillerinden yola çıkılarak, böyle bir temanın nasıl yeniden yorumlandığı ve şekillendirildiği üzerinde durulmuştur. Çalışma, tarihsel kaynakların incelenmesiyle cadılık inancının oluşumunun araştırılması ve ardından cadı karakter içeren seçilmiş filmlerin analizine dayanmaktadır. Cadı imgesi, tarihsel ve kültürel sınırları aşan evrensel bir olgu olarak, sinemada güçlü bir temsile sahiptir. Ancak her kültürde farklı şekillere bürünmüş ve temsil biçimleri değişiklik göstermiştir. Dolayısıyla her şekilde, toplumların bilinçaltındaki inançları yansıtan önemli bir araç olmuştur. Türk sinemasındaki yansımaları da bu doğrultuda değerlendirilmiştir.
  • Yayın
    Sağlık çalışanlarındaki sağlık anksiyetesi ve ortoreksiya nervoza arasındaki ilişkide mükemmeliyetçiliğin ve ruminasyonun düzenleyici rolü / The moderating roles of perfectionism and rumination in the relationship between health anxiety and orthorexia nervosa in the healthcare workers
    (Maltepe Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Kartal, Kübra; Eyrenci, Aslı
    Bu çalışmanın amacı sağlık çalışanlarındaki sağlık anksiyetesi ve ortoreksiya nervoza arasındaki ilişkide mükemmeliyetçiliğin ve ruminasyonun düzenleyici rolünü incelemektir. Bu doğrultuda çalışma örneklemi çeşitli sağlık kurumlarında görev alan 224 sağlık çalışanı (doktor, diyetisyen, hemşire, fizyoterapist, diş hekimi, ebe ve sağlık teknikeri) oluşturmaktadır (196 kadın/ 28 erkek). Araştırma verileri çevrimiçi platformlar aracılığı ile Google Forms üzerinden toplanmıştır. Katılımcılara Google Forms aracılığı ile gönderilen Bilgilendirilmiş Onam Formunun onaylanmasının ardından, Demografik Bilgi Formu, Sağlık Anksiyetesi Ölçeği (SAÖ), Orto-11, APS Mükemmeliyetçilik Ölçeği (APSMÖ) ve Ruminatif Düşünce Biçimi Ölçeği (RDBÖ) gönderilmiştir. Araştırma sonucunda elde edilen bulgulara göre, sağlık çalışanlarında sağlık anksiyetesi ile uyumsuz mükemmeliyetçilik ve ruminasyonun pozitif, yaşın negatif yönde ilişkili olduğu, ayrıca uyumlu mükemmeliyetçilik ile uyumsuz mükemmeliyetçilik ve ruminasyonun pozitif, yaşın negatif ilişkili olduğu saptanmıştır. Buna ek olarak uyumsuz mükemmeliyetçiliğin ruminasyon ile pozitif yönde ilişkili olduğu sonucu elde edilmiştir. Son olarak sağlık anksiyetesi ile ortoreksiya nervoza arasındaki ilişkide uyumsuz mükemmeliyetçilik ve ruminasyonun düzenleyici rolüne ilişkin yapılan moderatör analizi sonuçları bu ilişkinin anlamlı olmadığını göstermiştir. Elde edilen bulgular literatür çerçevesinde değerlendirilmiştir.
  • Yayın
    Kültürel sermaye bağlamında göçün kadınsallaşması: Toronto örneği / Femininization of migration in the context of cultural capital, The Toronto case
    (Maltepe Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Işık, Mustafa Kemal; Oktik, Nurgün
    Bu çalışmada; Türkiye’den Toronto’ya eşlerini, sosyal hayatlarını, hatta kariyerlerini geride bırakarak çocuklarıyla birlikte göç eden kadınlar, kültürel sermaye bağlamında incelenmiştir. Bu kadınların göç kararıyla başlayan süreçten itibaren, neden göç kararı aldıkları? (göç öncesi motivasyonları), göç süreci, göç sonrası hayatlarındaki sosyal değişimler, uyum süreçleri ve kariyer yolculukları ele alınmıştır. Bu tezde, göçü başlatan ve sürdüren kadınlar ele alınmıştır. Kadınların göç yolculuğu, çocuklarının eğitimi, kültürel sermaye ve bunlarla birlikte göç sürecinde yaşanılan sosyal değişimler de dikkate alınarak, araştırma 422 kadınla anket yoluyla ve 47 kadınla yüz yüze gerçekleştirilen odak grup görüşmeleri ile gerçekleştirilmiştir.
  • Yayın
    Yaban hayatı makro belgesel film: 1 m2 / A wildlife macro documentary film: 1 m2
    (Maltepe Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Oğurtanı, Cenk; Aytekin, Hakan
    Bu tez, 1m2 isimli, yaban hayatı makro belgesel filmine eşlik eden bir eser metnidir. 1m2 belgesel filmi, dünyada çok az, Türkiye'de ise neredeyse hiç çalışılmayan bir alan olan küçük canlılar üzerine yapılmış bir makro video çalışmasıdır. Projede, yeryüzü tüm canlı varlıkların ortak bir habitatı olarak görülmekte ve canlılar arasındaki ilişkinin vazgeçilmezliği anlatılmaktadır. Bu kapsamda 1 m2 adı da metafordur. O bir metrekarelik alandaki binlerce canlıyı izlemek, yaşam mücadelelerine tanıklık etmek, hayranlık uyandırıcı ve büyüleyicidir. Bu küçük canlıların biricik yaşam alanlarını oluşturan doğanın her metrekaresinin, o canlılar ve dolaylı olarak insanoğlu için önemini kavramak hiç de zor değildir. Kaybedilen her metrekare, sadece öteki canlıları değil, insanlığı da bir yok oluş döngüsüne adım adım yaklaştırmaktadır. Son dönemlere sığan bazı önemli görüntüleme teknolojisi gelişmeleri, sinema üretimini hiç olmadığı kadar demokratikleştirmiş ve daha önce erişimi zor olan birçok donanımı, sıradan kullanıcılar seviyesine indirmiştir. Bu teşvik edici gelişmeler, eskiden milyon dolarların konuşulduğu bir alanda, çok daha az bir bütçe ile, doğa korumacı yaklaşımları benimseyen, uluslararası standartlarda bir yaban hayatı makro belgesel filmi yapılmasının mümkün olduğu fikrini ortaya çıkarmıştır. Film, bir böcek çekim stüdyosu oluşturulmadan, tümüyle doğada ve yönetmenin kendi deneyimleri ile geliştirdiği pratik bir çekim rigi ile 3 yıllık bir sürede çekilmiş ve çalışmalar sırasında çeşitli orijinal kişisel yöntemlere de başvurulmuştur. Bu metinde, 1m2 filminin üretimini olası kılan tüm bu fikir, karar, hazırlık, yapım ve yapım sonrası süreçleri detaylı bir biçimde anlatılmış ve konunun sanatsal, teknik, teknolojik yönleri irdelenip, değerlendirilmiştir.
  • Yayın
    Heidegger ve Lacan’da hakikat problemi / The problem of truth in Heidegger and Lacan
    (Maltepe Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Aydın Türkmen, Tülay; Arlı Çil, Dilek
    Bu çalışmada öncelikle fenomenolojiyi ontolojik araştırması için bir metot olarak gören Heidegger’in, Varlık ve Zaman (1927) metninden yola çıkarak varlık ve hakikat anlamında kullandığı aletheia üzerine görüşlerine odaklanılmıştır. Bu kapsamda Heidegger’in, geleneksel metafizik kapsamında yer alan varlık, varolan, doğruluk ve hakikat gibi kavramlara karşı giriştiği destrüksiyonun ardından Dasein analizine dayanan fundamental ontolojisi incelemeye açılmıştır. Heidegger’in Dasein analizi üzerinden göstermeye çalıştığı varlık ve hakikat üzerine görüşleri, özellikle dil ve Hiç’in deneyimi olarak kaygı duygulanımı bağlamında ele alınmıştır. Çalışmanın ikinci bölümünde, Freud’un ortaya koyduğu bilinçdışı teorisine ilişkin Lacan’ın getirdiği yorumlamaya yer verilmiş ve bu yorumlama aracılığıyla psikanaliz üzerine yürütülen çalışmaların felsefe, dilbilim ve antropolojiyle kurulan ilişkisi gösterilmiştir. Ardından Lacan’ın, bilinçdışının kurulumuna ilişkin belirlemeleri ele alınmış olup; dil ve Hiç üzerine görüşlerine yer verilmiştir. Heidegger’in Varlık’ın anlamı ve hakikat anlamlarında kullandığı aletheia ile Lacan’ın bilinçdışı bilgi ile kastettiği şey arasındaki farklılık üzerinden her iki düşünürün hakikate ulaşabilmeye haiz olmak açısından insana (Dasein ya da bölünmüş özne ifadeleriyle) verdikleri güç ve bunun yol açabileceği sorunlar tartışmaya açılmıştır. Son olarak Lacan’ın, özneye mutlak bir hakikate ulaşabilme imkânı yerine ancak öznel hakikatine ilişkin bilgiye ulaşma imkânı tanımasının, Heidegger’in Varlık ve Zaman’da ortaya koyduğu hakikat görüşünün problemli bulduğumuz yanlarına yapacağı katkı ile Varlık ve Zaman için yola çıkış amacını nasıl destekleyebileceği gösterilmeye çalışılmıştır.
  • Yayın
    Sürdürülebilir akıllı lojistik hareketlilik odağında lojistik merkezlerin değerlendirilmesi: Türkiye uygulaması / Evaluation of logistics centers with a focus on sustainable smart logistics mobility: Turkey example
    (Maltepe Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Erdoğan, Sadettin Kürşat; Tanyaş, Mehmet
    Bilgileri ve kavramları değerlendirdiğimizde, lojistik merkezlerin büyüyen, gelişen ve dönüşen kentler için kritikliği net şekilde görülmektedir. Bunun yanında, her bir lojistik merkezin kentsel lojistik çerçevesinde içinde yer aldığı kent ve tabi dünya ile etkileşim halinde olduğunu görülmektedir. Kentsel lojistiğin temel kavramlarından olan hareketlilik ve sürdürülebilirlik unsurlarının akıllı ve verimli sistemler ekseninde birleştiğini gözlenmektedir. Bu bağlamda sürdürülebilir ve akıllı lojistik hareketlilik kavramı ön plana çıkmaktadır. İşte bu odak ile hareket edildiğinde lojistik merkezlerin değerlendirilmesinin, anahtar performans kriterlerinin belirlenmesinin ne kadar önemli ve elzem olduğu sonucuna varılmaktadır. Yapılan literatür araştırmasında bu konudaki yayınlar sistematik şekilde taranmış ve konuyu inceleyen herhangi bir yayın tespit edilmemiştir. Çalışmanın amacı, sürdürülebilir akıllı lojistik hareketlilik kavramını odağa alarak hem uluslararası lojistik hem de kentsel lojistik açısından önem arz eden lojistik merkezler için değerlendirme yapmaktır. Değerlendirme ile lojistik merkezlerin bu odak çerçevesinde anahtar performans göstergelerinin (KPI) ve ağırlıklarının belirlenmesi hedeflenmiştir. Çalışma yapılırken araştırmalar ve yarı yapılandırılmış görüşmeler ile niteliksel açıdan KPI havuzu oluşturulmuştur. Yapılan görüşmelerde havuza girdi teşkil edecek görüş ve öneriler toplanmıştır. Sonraki niceliksel aşamada ise, kullanılan analitik hiyerarşik proses (AHP) ile KPI’ların ağırlıkları belirlenmiştir. Bu aşamada, bir önceki aşamada oluşan KPI havuzu içindeki önerilen KPI’lar için öncelik ve ağırlık belirlenmesi gerçekleştirilmiştir. Katılımcılara KPI’ların görecelik olarak ağırlıklandırmaları talep edilmiştir. Aynı işlemler alternatif olarak SWARA ve IFWA yöntemleri ile de yapılmıştır. Çalışmanın ileriki aşamasında konuyla ilgili pratikte lojistik merkezlerde uygulama yapılmıştır. Son aşamada ise, yüksek öncelikli etmenler üzerinden durum ekonomik analiz ile irdelenmiştir. Bu kapsamda örnek senaryo üzerinden matematiksel modelleme ile hedef programlama metodu kullanılarak vaka çözümü uygulaması yapılmıştır.
  • Yayın
    Risk toplumu bağlamında COVID-19 pandemisinin aileye yansıması: Sosyolojik bir inceleme / The impact of Covid-19 pandemic on families within the context of risk society: A sociological examination
    (Maltepe Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Yılmaz, Nurefşan; Değer, Ferhat
    Bu tez, COVID-19 Pandemisinin aile yapısı üzerindeki etkilerini Ulrich Beck’in risk toplumu teorisi çerçevesinde incelemektedir. İstanbul/Üsküdar’da yaşayan 40 katılımcıyla yapılan yarı yapılandırılmış görüşmelerden elde edilen veriler pandeminin aile içi ilişkiler, sağlık, sosyal ve kültürel etkiler, ekonomik zorluklar ve eğitim üzerindeki etkilerini kapsamlı bir şekilde ortaya koymaktadır. Araştırma bulguları, artan stres ve sosyal izolasyonun aile içi iletişimi olumsuz etkilediğini ve ekonomik zorlukların aile içi çatışmaları artırdığını göstermektedir. Modern toplumların risk yönetiminde karşılaştığı sorunlar ile pandemi sürecinde sağlık ve risk algısının rolünü analiz eden bu çalışma, gelecekte benzer krizlerle nasıl mücadele edilebileceğine dair önemli ipuçları sunmaktadır.
  • Yayın
    Pozitif psikoloji temelli çevirimiçi psiko-eğitim programının üniversite öğrencilerinin öznel iyi oluş, öz anlayış ve psikolojik sağlamlık düzeylerine etkisi / The impact of positive psychology-based online education program on the levels of university students subjective well-being, self compassion and resilience
    (Maltepe Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Püsküllü, Feyza Nur; Deniz, Mehmet Engin
    Bu araştırmanın amacı, “Pozitif Psikoloji Temelli Çevrimiçi Psiko-Eğitim Programı (PPTÇPEP)”nı geliştirmek ve geliştirilen bu programın üniversite öğrencilerinin öznel iyi oluş, öz-anlayış ve psikolojik sağlamlık düzeylerine etkisini incelemektir. Programın etkililiği deney, plasebo ve kontrol grubu olmak üzere üç farklı grupla ve üç farklı zamanda yapılan tekrarlı ölçümler (ön test, son test, izleme testi) ile test edilmiştir. Deney grubuna “Pozitif Psikoloji Temelli Çevrimiçi Psiko-Eğitim Programı (PPTÇPEP)”, plasebo grubuna “Dijital Farkındalık Çevrimiçi Psiko-Eğitim Programı (DFÇPEP)” uygulanmıştır. Her iki psiko-eğitim programı da 10 oturumdan oluşmaktadır. Kontrol grubuna herhangi bir işlem yapılmamıştır. Verilerin çözümlenmesinde Friedman testi ve Wilcoxon İşaretli Sıralar testi kullanılmıştır. Elde edilen bulgulara göre, deney grubundaki öğrencilerin öznel iyi oluş ve psikolojik sağlamlık son test puanlarının ortalamasının öntest puanı ortalamalarından anlamlı düzeyde yüksek olduğu ve 2 ay sonra yapılan izleme testi sonuçlarına göre kalıcılığını koruduğu bulunmuştur. Deney grubundaki öğrencilerin öz-anlayış izleme testi puan ortalamasının ön test puan ortalamasından anlamlı düzeyde yüksek olduğu tespit edilmiştir. Plasebo ve kontrol grubunda yer alan öğrencilerin puan ortalamalarında anlamlı bir değişiklik olmamıştır. Araştırma kapsamında geliştirilen “Pozitif Psikoloji Temelli Çevrimiçi Psiko-Eğitim Programı (PPTÇPEP)”nın, üniversite öğrencilerinin öznel iyi oluş, öz-anlayış ve psikolojik sağlamlık düzeylerini arttırmada etkili olduğu görülmüştür.
  • Yayın
    Göğüs cerrahisi operasyonu geçiren hastaların öz yeterlilik düzeyinin mobilizasyon üzerine etkisi / The effect of self-efficacy level on mobilization of patients undergoing thoracic surgery
    (Maltepe Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Gümüş, Rüya; Kubat Bakır, Gizem
    Bu araştırma, göğüs cerrahisi geçiren hastaların öz yeterlilik düzeylerinin mobilizasyon süreci üzerindeki etkilerini belirlemeyi amaçlamaktadır. Çalışma, tanımlayıcı ve kesitsel bir tasarımla gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın evreni, göğüs cerrahisi servisinde yatan ve operasyon geçiren hastaları kapsamaktadır. Örneklem olarak, güç analizi kullanılarak yeterli belirlenene sayı 123’tür. Ancak araştırma Bakırçay Üniversitesi Çiğli Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde yatan 132 hasta ile yürütülmüştür. Araştırmanın amacına uygun olarak hastaların öz yeterlilik düzeyleri “Genelleştirilmiş Özyeterlilik Ölçeği” ile mobilizasyon seviyeleri “Hareketlilik Ölçeği” ile değerlendirilmiştir. Veri toplama süreci, İstanbul T.C. Maltepe Üniversitesi Araştırma Etik Kurulu'ndan yazılı izin alınarak ve hastaların bilgilendirilmiş onamları alınarak başlatılmıştır. Veriler, yüz yüze görüşmeler ve ölçekler aracılığıyla toplanmıştır. Analizler sonucunda, öz yeterlilik düzeyinin mobilizasyon üzerindeki etkileri IBM SPSS Statistics paket program ile değerlendirilmiş ve ilişkinin doğası incelenmiştir. Araştırma bulguları, öz yeterlilik düzeyinin mobilizasyon süreci üzerinde önemli bir rol oynadığını göstermiştir. Yaş ve tütün-alkol kullanımı Hasta Hareketlilik Ölçeği(HHO) üzerinde etkili saptanamamıştır. Cinsiyet ve medeni durum ölçek puanlarını etkilememiştir. Genç yetişkinler (18-34 yaş) diğer yaş gruplarından, aktif çalışanlar çalışmayanlardan, tütün-alkol kullananlar kullanmayanlardan daha yüksek Genelleştirilmiş Özyeterlilik Ölçeği(GOY) puanlarına sahiptir. Eğitim düzeyi yüksek olanlar hem HHO hem de GOY puanlarında diğer gruplardan daha yüksek skorlar elde etmiştir. Gelir seviyesi düşük olanlar, HHO puanlarında diğer gruplardan daha yüksek skorlar elde etti; ancak GOY puanları daha yüksek gelir seviyesine sahip olanlarda daha yüksektir. Hastanede yatma deneyimi olanlar, HHO puanlarında daha yüksek skorlar elde etmiş ancak GOY puanları yatmayanlarda daha yüksek saptanmıştır. Ek kronik hastalığı olanlar, HHO puanlarında daha yüksek skorlar ederken GOY puanları ek kronik hastalığı olmayanlarda daha yüksek bulgulanmıştır. HHO ile GOY arasında: orta düzeyde negatif bir ilişki bulunmuştur (r=0,238, p<0,01). Bu nedenle hasta hareketlilik ölçeği puanları arttıkça genelleştirilmiş özyeterlilik ölçeği puanları azalmaktadır. Sonuç olarak, araştırma göğüs cerrahisi geçiren hastaların mobilizasyon süreçlerinde öz yeterlilik düzeyinin kritik bir faktör olduğunu ortaya koymuştur. Bu bulgular hem sağlık profesyonelleri hem de hasta yönetimi açısından önemli uygulama ve yönlendirmeler sağlamaktadır.
  • Yayın
    Bilgisayar destekli üretim planlama ve çizelgeleme optimizasyonu / Computer-aided production planning and scheduling optimization
    (Maltepe Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Erbaş, Gökhan; Güvenoğlu, Erdal
    Bir işletme veya organizasyon içerisindeki üretim sistemleri, kritik alt sistemlerden biri olarak görülmektedir. Üretim süreçlerinde yapılan doğru planlama ve etkin çizelgeleme, işletmelerin verimliliğinin artırılmasında ve rekabet avantajı elde edilmesinde kilit bir rol oynamaktadır. Ancak, karmaşık üretim süreçleri, değişken talepler, kaynak kısıtları ve diğer faktörler, üretim planlama ve çizelgeleme optimizasyonunun zorlu bir sorun haline gelmesine neden olmaktadır. Bu tez çalışmasının konusu olan “Bilgisayar Destekli Üretim Planlama ve Çizelgeleme Optimizasyonu”, bu sorunların çözümüne yönelik geliştirilen bir yaklaşımdır. Mevcut literatürde, farklı üretim çevrelerine özelleştirilmiş çözümler sunulmasına rağmen, genel bir çerçeve oluşturma konusunda eksiklikler mevcuttur. Ayrıca, mevcut yöntemlerin performansı ve gerçek dünyada uygulanabilirliği hakkında sınırlı bilgi bulunmaktadır. Bu çalışma, bilgisayar destekli üretim planlama ve çizelgeleme optimizasyonu alanındaki bu boşluğu doldurmayı amaçlamaktadır. Çalışmanın odak noktası; farklı üretim çevreleri için etkili planlama ve çizelgeleme stratejilerinin geliştirilmesi, matematiksel modellerin oluşturulması, optimizasyon algoritmalarının uygulanması ve entegrasyon yöntemlerinin araştırılmasıdır. Ayrıca, geliştirilen çözümlerin gerçek dünya uygulamalarında performanslarının değerlendirilmesi ve işletmeler için uygulanabilirliğinin analiz edilmesi hedeflenmektedir. Bu bağlamda, üretim sektöründeki işletmelere daha etkili, verimli ve rekabetçi olma yolunda yeni bir perspektif sunulması amaçlanmaktadır. Çalışma, aynı zamanda bilgisayar destekli üretim planlama ve çizelgeleme optimizasyonu literatürüne önemli bir katkı sunacak ve gelecekteki araştırmalar için sağlam bir temel oluşturacaktır.
  • Yayın
    Mükemmeliyetçilik, reddedilme duyarlılığı ve öz eleştirel ruminasyon ile sosyal kaygı arasındaki ilişkilerin incelenmesi / The examinatıon of the associations among perfectionism, rejection sensitivity, self-critical rumination and social anxiety
    (Maltepe Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Kankırı, Eren; Bahtiyar, Başak
    Mevcut araştırmanın amacı mükemmeliyetçilik, reddedilme duyarlılığı ve öz eleştirel ruminasyon ile sosyal kaygı ve etkileşim kaygısı arasındaki ilişkileri incelemektir. Araştırmanın örneklemini 18-29 yaş arasında Türkiye’de bir üniversitede eğitimine devam eden 573 gönüllü katılımcı (506 kadın ve 67 erkek) oluşturmaktadır. Araştırmada veri toplama araçları olarak Demografik Bilgi Formu, Çok Boyutlu Mükemmeliyetçilik Ölçeği, Reddedilme Duyarlılığı Ölçeği, Öz Eleştirel Ruminasyon Ölçeği, Etkileşim Kaygısı Ölçeği ve Liebowitz Sosyal Kaygı Ölçeği kullanılmıştır. Korelasyon analizi sonuçlarında beklenen şekilde, sosyal olarak belirlenen mükemmeliyetçilik, reddedilme duyarlılığı, öz eleştirel ruminasyon, etkileşim kaygısı ve sosyal kaygı arasında pozitif yönde ilişkiler gözlenmiştir. Grup karşılaştırmaları sonuçlarında psikolojik veya psikiyatrik bir yardım geçmişi olan katılımcıların sosyal olarak belirlenen mükemmeliyetçilik, reddedilme duyarlılığı, öz eleştirel ruminasyon, etkileşim kaygısı ve sosyal kaygı düzeylerinin bir yardım geçmişi olmayan katılımcılara göre daha yüksek olduğu belirlenmiştir. Dahası, baba eğitim seviyesi düşük olan katılımcıların mükemmeliyetçilik düzeylerinin baba eğitim seviyesi yüksek olanlara göre daha fazla olduğu görülmüştür. Regresyon analizi sonuçlarında mükemmeliyetçilik, reddedilme duyarlılığı ve öz eleştirel ruminasyonun sosyal kaygı ve etkileşim kaygısındaki artışı anlamlı olarak açıkladığı belirlenmiştir. Aracılık modeli de sosyal olarak belirlenen mükemmeliyetçilik ile sosyal alanda kaygı ve kaçınma arasındaki ilişkide öz eleştirel ruminasyon ve reddedilme duyarlılığının kısmi aracılık rolünü ortaya koymuştur. Son olarak sosyal olarak belirlenen mükemmeliyetçilik ve etkileşim kaygısı arasındaki ilişkide öz eleştirel ruminasyon ve reddedilme duyarlılığının tam aracılık etkisi bulunmuştur. Mevcut sonuçlar, mükemmeliyetçilik, reddedilme duyarlılığı ve alanyazında henüz yeni bir kavram olan öz eleştirel ruminasyonun sosyal kaygının gelişimindeki rolüne dair kapsamlı bir model sunmaktadır. Sosyal kaygıya yönelik önleyici çalışmalar ve klinik müdahalelerde bu faktörlerin birlikte değerlendirilmesi önemli görünmektedir.