Yazar "Keser, Nurgül" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 10 / 10
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Yayın Anevrizmektomi yapılan koroner arter hastalarında QT dispersiyonundaki değişim(Türk Kardiyoloji Derneği, 2000) Altınmakas, Suat; Yıldız, Sezai; Oğuş, Temuçin Noyan; Dağdeviren, Bahadır; Gündüz, Hüseyin; Keser, Nurgül; Pektaş, OralBu çalışmanın amacı anterior miyokard infarktüsü (MI) geçirmiş anevrizması olan ve olmayan olgular arasında QTD de anlamlı fark olup olmadığını araştırmak ve anevrizmektomi yapılan olgularda QTD'daki değişimi değerlendirmekti. Bu amaçla çalışmamıza koroner "bypass" ve anevrizmektomi uygulanan anterior MI'lı 22 hasta (Anevrizma Grubu: AG) ile koroner bypass operasyonu geçiren anterior MI'lı anevrizması olmayan 15 hasta (Kontrol Grubu: KG) alınmıştır. Hastaların QTD'leri operasyondan 1 gün önce ve operasyondan 1 ay sonraki istirahat EKG'lerinden hesaplanmıştır. Aynı zamanda kalp hızına göre düzeltilmiş QT intervali ve QTD (QTcD) Bazett formülüne göre bulunmuştur. Bulgular: Operasyon öncesi QTcD AG'deki hastalarda anlamlı derecede daha yüksek (AG: 89±20 ; KG:76±19 p<0,04) olarak bulunurken; operasyon öncesi ile kıyaslandığında operasyon sonrası QTcD her iki gruptada anlamlı derecede daha düşüktü (AG: 89±20; 70±25 p<0,001; KG: 76±19; 61±22 p<0,02). Ancak operasyon ile sağlanan QTcD'deki azalmayı gruplar arasında karşılaştırdığımızda; QTcD'deki azalmanın anevrizmektomili hastalarda KG'ye oranla anlamlı derecede farklı olmadığını belirledik (AG: 19±28; KG:14±18; p>0,05). Bu sonuçlara göre QTD anevrizma varlığında anlamlı derecede uzar, fakat anevrizmektomi QTD'de revaskülarizasyon ile sağlananın ötesinde ek bir kısalma yaratmaz.Yayın Echocardiography in pregnant women(2006) Keser, NurgülEkokardiyografinin gebelerde kullanımı günümüzde gittikçe daha yaygınlık kazanmaktadır. Yeni ekokardiyografi tekniklerinin eklenmesi ile sadece gebelik sırasında oluşan fizyolojik değişlikliklerin izlenmesinde değil, olası yada kantlanmış kalp hastalığı olan hamilelerin tespiti, kalp hastalıklarının sebebinin ve ağırlık derecesinin belirlenmesi ve ilerleme hızının takibinde de ekokardiyografi tartışılmaz yere sahip olmuştur. Ekokardiyografi sayesinde gebelikteki kalp hastalıkları arasında birinci sıklıkta konjenital kalp hastalıklarının ikinci sırada da romatizmal kalp hastalıklarının izlendiği tespit edilebilmiştir.Dolayısı ile bu yazıda ayrıntılı olarak bu konulara değinilmektedir. Gebeliğin evrelerine göre kapak velositelerinde oluşan değişkenlikler Doppler ve renkli Doppler ekokardiyografi ile izlenebilmekte ve bu değişkenlikler göz önüne alınarak kapaklardaki darlık dereceleri oldukça doğru olarak değerlendirilebilmektedir. Doğru tanı doğru sağ kalım değerlendirmesine yol açacak ve hasta için seçilecek doğru tedaviyi yönlendirecektir. Tanısal tetkikler arasında ionize radyasyona maruz kalmanın gebelerdeki olumsuz etkileri düşünüldüğünde ekokardiyografinin yeri daha da iyi anlaşılabilir. Ancak ekokardiyografinin gebelerde kullanımında da ALARA prensibinin göz ardı edilmemesi gerekmektedir. (Anadolu Kardiyol Derg 2006; 6: 169-73)Yayın Egzersiz testinde iskemi ile angina arasındaki ilişkiye kan basıncının etkisi(Türkiye Klinikleri, 2000) Altınmakas, Suat; Türkmen, Muhsin; Dağdeviren, Bahadır; Keser, Nurgül; Uyan, Cihangir; Pektaş, OralEgzersiz testinde sıkça karşılaşılan bir durum, angina olmadan gözlenen iskemik ST depresyonudur. Daha önce yapılan çalışmalarda artmış kan basıncı ile anginal ağrının algılanması arasında ters bir ilişki bulunmuştur. Bu çalışmanın amacı egzersiz testinde ağrı algılanması ile kan basıncı arasında bir ilişki olup olmadığını ortaya koymaktır. Bu amaçla çalışmada egzersiz testi esnasında ST segment depresyonu ve anginası olan 37 hasta (angina grubu:AG) ile anginası olmayan 48 hastanın (sessiz iskemi grubu: SG) egzersiz değişkenleri değerlendirildi. Bu iki grup hastada istirahat, zirve egzersiz ve iskemik eşik anındaki (ardışık 3 vuruda J noktasından 0.08 saniye sonra ³1mm ST depresyonunun belirlendiği zaman) sistolik ve diyastolik kan basıncı, dakikadaki kalp hızı ve çift çarpımı (sistolik KB x KH) karşılaştırılmıştır. Anginası olan ve olmayan hasta grupları arasında istirahat kan basıncı ve kalp hızı açısından fark belirlenemezken, iskemik eşik anındaki sistolik kan basıncı, (SG:173±3 mmHg AG:165±5 mmHg p<0.01), ve zirve egzersizdeki (SG:184±5mmHg AG:174±3 p<0.0001) sistolik kan basıncı anginası olmayan grupta daha yüksek bulunmuştur. Buna ek olarak istirahat ile iskemik eşik dönemi arasındaki sistolik basınç değişimi (SG:35±3, AG: 31±4 p:0.04) ve iskemik eşik dönemi (SG:22.317±580; AG:20.955±400 p:0.034) ile zirve egzersizdeki (SG: 26.312±300; AG:24.012±200 p:0.002) çift çarpım anginal yakınması olmayan hasta grubunda daha yüksek olarak belirlenmiştir. Bu sonuçlar elektrokardiyografik olarak iskemi belirlendiği andaki sistolik kan basıncı ve egzersiz esnasında oluşan dinamik basınç değişikliklerinin egzersiz testi sırasında oluşan anginal ağrının algılanmasında etkili olabileceğini göstermektedir.Yayın Esansiyel hipertansiyonda sol ventrikül kitlesi ile bölgesel diyastolik fonksiyon arasındaki ilişki(Türk Kardiyoloji Derneği, 2000) Altınmakas, Suat; Yıldız, Sezai; Oğuş, Temuçin Noyan; Uyan, Cihangir; Gündüz, Hüseyin; Keser, Nurgül; Pektaş, OralPulsed wave doku Doppler (PDD) yöntemi sol ventrikül (SV) bölgesel diyastolik fonksiyonunu değerlendirmek için uygun bir yöntemdir. Bu çalışma esansiyel hipertansiyonda SV bölgesel diyastolik fonksiyonu ile sol ventrikül kitlesi arasındaki ilişkiyi değerlendirmek için planlandı. Bu amaçla 15 sağlıklı birey (Kontrol Grup:KG; ortalama yaş:54±7), SV hipertrofisi olmayan 16 (Grup-I:G-I; ortalama yaş:56±8) ve hipertrofisi olan 24 (Grup-II:G:II; ortalama yaş:58±7) hipertansif hastanın 2 ve 4 odacıklı transtorasik ekokardiyografik incelemede SV lateral, anterior, septum ve inferior duvarların bazal ve orta segmentten PDD hızları (Em ve Am), hız zaman integralleri (VZI) ile mitral akım örneği, ve izovolumik gevşeme zamanı (IVGZ) değerlendirildi. Devereux formülüne göre hesaplanan SV kitle indeksinin erkeklerde >125 g/m2; kadınlarda > 110 g/m2 olması SV hipertrofisi için kriter olarak kabul edildi. Antihipertansif tedavi alan hastalar çalışmaya alınmadı. Univariye analiz hipertansiyonda mitral E/A ve PDD Em/Am oranlarının anlamlı derecede azaldığını gösterdi. Ancak, normal grup ile hipertrofisi olmayan ve olan hipertansifleri student t testi ile karşılaştırdığımızda, hipertrofisi olan olgularda tüm miyokard segmentlerinde PDD Em/Am oranının azalmış olduğunu fakat hipertrofi yokluğunda sadece lateral ve anterior bazal segment ortalama PDD Em hızının anlamlı derecede farklı olduğunu gördük. Bu sonuçlara göre hipertrofisi olmayan hipertansiflerde SV bölgesel diyastolik fonksiyonunun anterior ve lateral bazal segmentlerde daha belirgin olarak bozulduğu fakat bölgesel diyastolik fonksiyondaki bozulmanın hipertrofi mevcutsa homojen olarak tüm miyokard segmentlerinde meydana geldiği ileri sürülebilir.Yayın Hipertansif bacak ülseri (Martorell sendromu): Nadir bir hipertansiyon komplikasyonu(Mebas Basın Yayın ve Tanıtım Ajans San. ve Tic. Ltd. Şti., 1999) Oğuş, Temuçin Noyan; Naseri, Erdeşir; Keser, Nurgül; Altınmakas, Suat; Arsan, SinanUzun süre hipertansif kalan kişilerde ortaya çıkabilen bir komplikasyon da Martorell sendromudur. Hastamız 48 yaşında obez, 6 aydır sağ bacağının 1/3 distalinde anteromedial yerleşimli enfekte ve 6 aydır tedavi görmüş ancak yapılan düzenli pansumanlara rağmen ülserde iyileşme görülememiş bir bayandı. Hasta yatırıldı ve kan basıncı 230/130 mmHg bulunduğu için antihipertansif ve antibiyotik tedavisine alındı. Pansumanların aşırı ağrılı olması nedeniyle epidural anestezi kateteri yerleştirildi. 2 haftalık debridman ve pansuman sonrası hasta ameliyata alınarak split thickness deri grefti ile ülser kapatıldı. Spontan ya da travma sonucu açılan alt ekstremite ülserlerinde kan basıncının ölçümü, hastada tüm tedaviyi değiştirebilecek bir bulgu olabilir.Yayın İleri derecede sol ventrikül disfonksiyonu olan hastalarda koroner arter bypass cerrahisinin geç dönem sonuçları(Türk Kardiyoloji Derneği, 1999) Çakalağaoğlu, Cantürk; Keser, Nurgül; Baçgel, Funda; Gürsürer, Metin; Akgöz, Haldun; İdiz, Mustafa; Özkul, Vedat; Alhan, CemBu çalışmada koroner arter bypass greft (CABG) ameliyatından faydalanmış, ameliyat öncesi (preoperatif) sol ventrikül fonksiyon bozukluğu olan koroner arter hastalarının, ameliyat sonrası (postoperatif) ve taburcu sonrası ortalama 11. aydaki Multiple Gated Acquisition (MUGA) ile ölçülen sol ventrikül ejeksiyon fraksiyonu (LVEF) eşliğinde, ortalama 42 aylık takip dönemi içerisindeki klinik seyirleri ve mortalite oranları kaydedilmiştir.Şubat 1994-Aralık 1995 tarihleri arasında LVEF < %30 olan, talyumlu miyokard sintigrafisi ile canlı doku tespit edilen (acil operasyona alınan 6 olgu hariç) ve koroner anjiografi sonrası operasyona elverişli damar lümeni bulunan 37 hasta aynı ekip ve aynı tip miyokard koruması ile opere edilmiştir. Hastanede kalış süresi ortalama 8.6 gün olup, bu süre içerisinde 2 olgu (% 5.4) kaybedilmiştir. Ortalama 42+11 aylık (34-56) takip dönemi içinde 1 olgu kaybedilmiştir. Kaplan-Meier yöntemi kullanılarak olguların takip dönemi içindeki sağ kalım oranı % 92 olarak tespit edilmiş, angina şiddeti, fonksiyonel kapasite ve LVEF değerlerinde de anlamlı düzelmeler saptanmıştır. Sonuç olarak, iskemiye bağlı ileri sol ventrikül disfonksiyonu olan, operasyona elverişli koroner arter lümeni bulunan, talyumlu miyokard sintigrafisi ile canlı doku saptanan selektif vakalarda, CABG başarı ile uygulanabilmekte ve hasta prognozunu olumlu yönde etkilemektedir.Yayın Modified TEI index: a promising parameter in essential hypertension?(2005) Keser, Nurgül; Yıldız, Sezai; Kurtoğlu, Nuri; Dindar, İsmetPurpose: Modified TEI index is pointed to be more effective in the evaluation of global cardiac functions compared to systolic and diastolic measurements alone. We planned to determine its applicability in hypertension and relation with left ventricular mass index (LVMI). Methods: We studied 48 patients with mild/moderate hypertension and normal coronary angiograms. In total 22 patients (12 men, 10 women, mean age: 55 ± 6) with normal LVMI were studied in group I, 26 patients (12 men, 14 women, mean age: 57 ± 7) with increased LVMI in group II, and 20 patients (10 men, 10 women, mean age: 53 ± 7) with normal blood pressure as a control group. Standard 2D, Doppler, and mitral annulus pulse wave tissue Doppler were used for all measurements. Modified TEI index was calculated as diastolic time interval measured from end of Am wave to origin of Em (a') minus systolic Sm duration (b') divided by b(a'-b'/b'). Results: Modified TEI index was significantly higher in both groups than normal group and in group II than in group I, (Control group: 0.33 ± 0.05, group I: 0.51 ± 0.17, group II: 0.68 ± 0.16, P < 0.0001). Conclusion: Modified TEI index, a marker of left ventricular systolic and diastolic functions, is impaired in hypertensives before hypertrophy develops and impairment is more prominent in hypertrophy. Therefore, (1) modified TEI index in hypertensives is a safe, feasible, and sensitive index for evaluation of global ventricular functions. (2) Evaluation of hypertensives with this index periodically may guide interventions directed toward saving systolic and diastolic functions. (3) Modified TEI index is gaining importance as a complementary parameter to standard Doppler or in cases where standard Doppler has its limitations.Yayın Psödokoarktasyon ile birlikte olan aort darlığı ve koroner fistül(Mebas Basın Yayın ve Tanıtım Ajans San. ve Tic. Ltd. Şti., 1998) Altınmakas, Suat; Türkmen, Muhsin; Keser, Nurgül; Oğuş, Temuçin; Pektaş, Oral67 yaşında bayan hasla bir yıl önce başlayan göğüs ağrısı ve çabuk yorulma yakınmaları nedeniyle kardiyoloji polikliniğimize başvurdu. Transtorasik ekokardiografı ile incelemede kalsifık aort darlığı, (+/++) aort yetersizliği ve aort koarktasyonu (15 mmHg gradient) tespit edildi.Bu bulgular ve klinik yakınma nedeniyle kalp kateterizasyonu ve koroner anjiografide uygulandı.Sol kalp kateterizasyonunda sol ventrikül ve aort arasında max.sistolik 85 mmHg gradient, aortografide (+/++) aort yetersizliği, aortta koarktasyon görünümü ve koarktasyon proksimali ile distali arasında maksimal 20 mmHg gradient tespit edildi.Koroner anjiografide ise sağ koroner arterden sağ ventriküle fislül tespit edildi.Nadir olarak rastalanan psödokoarktasyona koroner fistül ve kalsifık aort darlığı ile yetersizliğinin eşlik etmesi sebebiyle olgumuz literatür incelemesi ile birlikte sunulmuştur.Yayın A simplified proximal isovelocity surface area method for mitral valve area calculation in mitral stenosis: not requiring angle correction and calculator(DOAJ, 2011) Yiğiner, Ömer; Uzun, Mehmet; Kardeşoğlu, Ejder; Atalay, Murat; Işılak, Zafer; Uz, Ömer; Keser, Nurgül; Cebeci, Bekir SıtkıAim: To simplify proximal isovelocity surface area (PISA) method for mitral valve area (MVA) calculation that does not necessitate the usage of a calculator and angle correction, and to compare values estimated using this novel method with the values obtained by the conventional PISA, planimetry and pressure half-time (PHT) methods. Methods: We evaluated patients with a wide range of mitral stenosis (MS) severity. The MVA was measured by the methods of PHT (MVA PHT), planimetry (MVApl), conventional PISA (MVAC-PISA) and the novel method of simple PISA (MVAS-PISA). Application of simple PISA was performed subsequently by division of the peak mitral inflow velocity by four; measurement of the radius by adjusting the aliasing velocity to this value; square of the radius gives the MVAS-PISA. Results: Twenty patients were enrolled in the study. Peak and mean pressure gradients of patients were 20 ± 6 mmHg and 10 ± 4 mmHg, respectively. The average values of MVApl, MVAPHT, MVAC-PISA, and MVA S-PISA were 1,54 ± 0,41, 1,65 ± 0,40, 1,58 ± 0,42, 1,57 ± 0,44 cm2, respectively. MVAS-PISA had a strong correlation with the MVAC-PISA, MVApl and MVAPHT . Furthermore, there was no significant difference between simple PISA and the other methods. The agreement between planimetry and simple PISA methods for detecting severe mitral stenosis (MVA <1.5 cm2) determined by ROC analysis was very good with a sensitivity and specificity of 100 % and 92%, respectively. Conclusions: Simple PISA is a user friendly method which does not take time and gives simple and correct results. If the diagnostic power of the technique is proven by more comprehensive studies, it can supersede the conventional PISA method.Yayın Total koroner tıkanmanın PTCA ile revaskularize edildiği hastalarda QT dispersiyonundaki değişim(Mebas Basın Yayın ve Tanıtım Ajans San. ve Tic. Ltd. Şti., 1999) Altınmakas, Suat; Dağdeviren, Bahadır; Uyan, Cihangir; Keser, Nurgül; Bulut, Şener; Pektaş, Oralİskemi ventrikül repolarizasyonunda bölgesel bozulmaya neden olarak QT dispersiyonunda (QTD= QT maximum - QT minimum) artışa neden olur. AMAÇ:Çalışmamızın amacı miyokard infarktüsü geçirmiş koroner anjiografide total koroner tıkanması olan semptomatik hastalarda anjioplasti (PTCA) ile revaskularizasyonun ve restenozun QTD üzerindeki etkisini araştırmaktı. YÖNTEM: Bu amaçla başarılı olarak revaskularize edilmiş 34 hasta (11 kadın ortalama yaş:64±5; 23 erkek ortalama yaş:59±7) çalışmaya alındı. Hastaların tamamına PTCA dan sonra 6. ayda restenozu belirlemek için koroner anjiografi yapıldı. OTO ve QTcD (kalp hızına göre Bazett formülü ile düzeltilmiş QTD) PTCA'dan 1 gün önce, 1 gün ve 6 ay sonra alınan istirahat elektrokardiyografilerinden (EKG) Image Tool (2.0 versiyon) programı kullanılarak bilgisayarda hesaplandı. BULGULAR: Ortalama QTD ve QTcD PTCA'dan bir gün sonra anlamlı derecede kısaldı (QTD (ms): 63±13 versus 46±9; QTcD: 65±13 versus 49±8 p<0,05). 6.ayda yapılan koroner anjiografide 12 hastada restenoz belirlendi (4 kadın - 8 erkek; ortalama yaş: 61±6). Restenozlu hastalarda PTCA sonrası 1.gün ile kıyaslandığında 6.ayda QTD ve QTcD'nin anlamlı derecede artmıştı (QTD(ms): 48±8 - 65±8; QTcD: 50±9 - 74±13; p<0,05). Aynı zamanda restenozlu hastaların 6.aydaki QTD ve QTcD'lerinin restenozu olmayan hastalardan anlamlı derecede yüksek olduğunu gözledik. (QTD: 65±8 - 39±7; QTcD: 74±13 - 44±7.p<0,05). SONUÇ: Bu sonuçlara göre başarılı revaskülarizasyon miyokard infarktüsü geçirmiş semptomatik olgularda QTD ve QTcD'yi kısalttığı ve restenoz QTD ve QTcD'yi uzattığı için revaskularize edilecek hastalarda QTD ve QTcD'nin izlenmesi restenozu tahminde faydalı olabilir.