Yazar "Belaş, Zeliha" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 3 / 3
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Yayın Bakteriyemide biyomarkırların tanısal değeri(Maltepe Üniversitesi, Tıp Fakültesi, 2013) Belaş, Zeliha; Eren Topkaya, AynurKan dolaşımı enfeksiyonları yüksek mortalite ve morbiditeye sahip ciddi enfeksiyonlardır. Kan kültürleri değerlendirilirken etken - kontaminant ayrımının yapılması önemlidir. Bu konuda sistemik markırlar bize yol gösterebilir. Çalışmamız kan dolaşımı enfeksiyonu olan hastalarda laboratuvar testlerinin bu enfeksiyonların tanısını desteklemedeki değerleri araştırmak amacıyla planlanmıştır. Çalışmamızda Maltepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi yoğun bakım ünitesi, iç hastalıkları ve cerrahi servislerinde yatan üremesi olan 50 hasta değerlendirilmiştir. Çalışmamızda üreme oranı %14.79, kontaminasyon oranı %7.69 olarak bulunmuştur. Hastalardan 24'ünün üremesi etken, 26'sının üremesi kontaminant olarak değerlendirilmiştir. Etken olarak en sık E.coli üretilmiştir. Kontaminant olarak ise en sık metisiline dirençli koagülaz negatif stafilokoklar üretilmiştir. Çalışmamızda prokalsitoninin (PCT) 2 ng/ml ve üzeri eşik değerleri için gerçek bakteriyemi tanısı koydurmadaki duyarlılığı %87.5, özgüllüğü %50 olarak bulunmuştur. C-reaktif proteinin (CRP)'nin 10 mg/dl ve üzeri eşik değerlerinin gerçek bakteriyemili hastalarda tanı koydurmada duyarlılığı %4,17, özgüllüğü %96,15 olarak hesaplanmıştır. Çalışmamızda lökositoz ve lökopeninin gerçek bakteriyemi tanısı koydurmadaki duyarlılığı %50, özgüllüğü %26,92 olarak saptanmıştır. Kan kültürü pozitifliği saptanan hastalarda PCT yüksekliği CRP ve lökosit sayılarına göre daha anlamlı gözükmektedir.Yayın Kan kültürü pozitifliği: Etken ya da kontaminasyon mu?(2013) Balıkçı, Ahmet; Topkaya Eren, Aynur; Belaş, ZelihaKan kültürü, kan dolaşımı enfeksiyonlarının tanısında altın standarttır. Mikroorganizmaların hızlı üretilmesi ve tanımlanması antibiyotik tedavisine zamanında başlanmasını sağladığı ve mortaliteyi azalttığı için hastalar açısından hayati öneme sahiptir. Etken mikroorganizmanın üremesini hızlandırmak ve bunu izlemeyi kolaylaştırmak için geliştirilmiş olan otomatize sistemler ile kontaminasyon oranının da arttığı görülmektedir. Dolayısıyla, özellikle birden fazla örnek alınamayan durumlarda, kan kültürü şişelerinde saptanan pozitifliğin yorumlanması güçleşmektedir. Bu çalışmada, otomatize kan kültürü sistemlerinde saptanan üreme zamanına göre mikroorganizmaların etken ya da kontaminant olma durumları araştırılmıştır. Çalışmamızda, bir yıllık dönemde BACTEC 9120 (Becton Dickinson, ABD) sistemine yüklenen 1201 kan kültürü şişesinden alınan sonuçlar irdelenmiş; pozitif sonuç alınan şişelerin üreme zamanları kaydedilmiştir. Üreyen bakterilerin etken ya da kontaminasyon olup olmadığının değerlendirilmesinde, hastanın kliniği, üreme saptanan kan kültürü sayısı ve inflamasyon belirteçlerinin (beyaz küre sayısı, prokalsitonin ve CRP düzeyi) sonuçları dikkate alınmıştır. Yapılan değerlendirmede, kan kültürü şişelerinin %24 (290/1201)ünde üreme olduğu saptanmış; üreyen mikroorganizmaların %73 (212/290)'ü etken, %27 (78/290)'si kontaminant olarak tanımlanmıştır. Etken olarak kabul edilen bakteriler için ortalama üreme süresi 17.87 saat, kontaminant kabul edilenler için ise 40.56 saat olarak hesaplanmış; etken ve kontaminant mikroorganizmaların üreme süresi arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p< 0.0001). Tüm üremeler göz önüne alındığında, bakterilerin %66sının ilk 24 saat içinde ürediği görülmüştür. Etken olarak kabul edilen bakterilerin %29.6sı ilk 12 saat içinde ürerken, bu sürede üreyen kontaminant bakteri olmamıştır. Stafilokoklarda metisiline direnç durumu ile üreme süresi arasındaki ilişki incelendiğinde, hem etken hem de kontaminant olarak tanımlanan metisiline dirençli stafilokok suşlarının, metisiline duyarlı olan suşlara göre daha geç ürediği saptanmıştır (sırasıyla ortalama 26 saat ve 11 saat; p< 0.01). Çalışmamızda elde edilen veriler, özellikle birden fazla örneğin alınamadığı durumlarda, kan kültürü şişesindeki üreme süresinin, izole edilen mikroorganizmanın etken ya da kontaminant olup olmadığının öngörülmesinde, kritik bir role sahip olduğunu vurgulamaktadır. Sonuç olarak, özellikle ilk 12 saat içinde saptanan üremelerin etken, ilk 24 saat içinde olan üremelerin yüksek olasılıkla etken, 48 saat ve sonrasındaki üremelerin ise kontaminant lehine yorumlanması gerektiği düşünülmüştür. Ancak etken olsun ya da olmasın, metisiline dirençli stafilokokların üreme süresinin 24 saatten daha uzun olduğu unutulmamalıdır.Yayın Klinik mikrobiyoloji laboratuvarında sıklıkla atlanan bir etken: Arcanobacterium haemolyticum(2011) Topkaya Eren, Aynur; Balıkçı, Ahmet; Belaş, ZelihaÖnceden Corynebacterium haemolyticum olarak bilinen Arcanobacterium haemolyticum, fakültatif anaerop, katalaz negatif, CAMP inhibisyon testi pozitif, gram-pozitif bir basildir. Bu bakteri, genellikle çocuk ve genç erişkinlerde farenjite neden olmakta ve akut farenjitlerin %0.5-3’ünden sorumlu olduğu tahmin edilmektedir. A.haemolyticum’un hemolitik aktivitesinin koyun kanlı besiyerinde yavaş olması, üremesinin flora bakterileri tarafından baskılanması ve koloni morfolojisinin beta-hemolitik streptokoklar ile karışması nedeniyle, rutin yöntemlerle incelenen boğaz kültürlerinde genellikle göz ardı edilmektedir. Bu çalışmada, çocuk hastalara ait boğaz kültürlerinde, koyun ve insan kanlı besiyerleri kullanılarak A.haemolyticum sıklığının araştırılması ve besiyerlerinin A.haemolyticum tanısındaki etkinliğinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Çalışmada, Mart-Temmuz 2010 tarihleri arasında hastanemizin pediatri polikliniklerine başvuran ve tonsillofarenjit bulguları olan 355 hastadan (median yaş: 7 yıl) alınan boğaz kültürleri değerlendirilmiştir. Tonsiller ve posterior orofarenksten alınan sürüntü örnekleri, yarısı %5 koyun kanı diğer yarısı da %5 insan kanı içeren iki bölmeli besiyerine ekilmiş; kültürler %5 CO2’li ortamda 37°C’de inkübe edilmiş ve 24, 48 ve 72. saatlerde beta-hemoliz yapan ve mikroskobik incelemede gram-pozitif basil morfolojisinde görülen koloniler ileri incelemeye alınmıştır. A.haemolyticum tanısı, katalaz testinin negatif, ters CAMP testinin pozitif olmasına ve API-Coryne (bioMérieux, Fransa) tanımlama testi ile saptanan biyokimyasal özelliklerine göre konulmuştur. Çalışmamızda, 56 (%16) hastaya ait boğaz kültüründe beta-hemoliz oluşturan koloniler saptanmış ve bunların %14 (49/355)’ü beta-hemolitik streptokok (46 A grubu, 2 G grubu, 1 C grubu), %2 (7/355)’si ise A.haemolyticum olarak tanımlanmıştır. A.haemolyticum izolatlarının tümü 24. saatte insan kanlı agarda beta-hemoliz oluşturması sonucu tanımlanmış; koyun kanlı agarda beta-hemoliz oluşumu ise dört suş için 48. saatte ve üç suş için 72. saatte gerçekleşmiştir. Sonuç olarak, ilkbahar/yaz dönemindeki beş aylık süre içinde tonsillofarenjitli çocuk hastaların boğaz kültürlerinde A.haemolyticum saptanma oranı %2 olarak belirlenmiş ve suşların tümü 24. saatte insan kanlı agardan izole edilmiştir. Dolayısıyla, mikrobiyoloji laboratuvarlarında rutin boğaz kültürlerinin değerlendirilmesinde A.haemolyticum’um atlanmaması için, aynı veya farklı petrilerde koyun kanlı besiyeri ile beraber insan kanlı besiyerinin de kullanılmasının yararlı olacağı düşünülmüştür.