Felsefeye dayanan insan hakları eğitiminin hukuk eğitiminden farkı üzerine

dc.contributor.authorÇiftçi, Hasan Basri
dc.date.accessioned2024-10-02T11:27:29Z
dc.date.available2024-10-02T11:27:29Z
dc.date.issued2023
dc.departmentFakülteler, Hukuk Fakültesi, Hukuk Bölümü
dc.description.abstractHukuk alanında verilen eğitim, başka şeylerin yanında, genellikle, belli bir düşünme tarzının nasıl kullanılacağını öğretmeyi hedefler. Hukuk eğitiminde, hukukun konusuna giren bir olayın değerlendirilmesi için, büyük oranda, öğrencinin aynı yolu kullanması salık verilir. Önceden belirlenmiş, kişilerin geneline uygulanabilir ve sürekli nitelikteki bir kuralın, belli bir anda yaşanmış, tek tek kişilerin içinde bulunduğu, özel bir duruma nasıl uygulanacağı öğrenciye gösterilir. Buna “altlama” (subsumtion) faaliyeti denir. Buna göre, önce, sayılan nitelikleri taşıyan kuralların nerede olduğu, ne anlama geldiği veya gelebileceği kapsamlı bir şekilde açıklanır. Daha sonra, öğrencinin, öğrendiği yola göre arayıp bulduğu kural ile önündeki olayın bağlantısını kurması beklenir. Burada öğrencinin, o olayın, kendisine o kuralın uygulanmasını gerektiren bir olay olduğunu tespit etmesi gerekir. Bunu başardıktan sonra, öğrenci o olaya o kuralı uygular ve sonuca ulaşır. Öğrenci, hukuk alanındaki eğitimini tamamlayıp hâkim, avukat veya savcı olduğunda da bu faaliyeti tekrar eder. Felsefeye dayanan insan hakları eğitimiyse, başka şeylerin yanında, öncelikle, felsefenin temel bir sorusunun insan hakları için sorulmasını öğretmeyi hedefler. Bu soru “nedir?” sorusudur: İnsan nedir, hak nedir, insan hakları nedir? Bu sorulara yanıt verilmeden, belli bir durumda insan haklarını korumak için ne yapılacağı bilinemez. İlk soruya, yani “insan nedir?” sorusuna yanıt vermek için, insan haklarının antropolojik temellerine bakmak gerekir. Buna bakıldığında, insanı onun varlık yapısıyla ve koşullarıyla bağlantısında görmek mümkün olabilir. İnsanın bilen, yapıp eden, bu yapıp etmelerini önceden gören ve belirleyen, bunları ideleştiren, konuşan, isteyen, çalışan, eğiten ve eğitilebilen, inanan, devlet kuran, sanatın yaratıcısı olan bir varlık olduğu böylece görülebilir. Ona varlıktaki yerini, diğer bir deyişle, onu diğer canlılardan ayıran özelliğini sağlayanın ne olduğu buradan çıkarılabilir. Böylece, insan haklarını öğrenmeye, insanın neliğinden ve onun değerinden başlanır. İkinci soruya, yani “hak nedir?” sorusuna yanıt vermek için de, yine insandan hareket etmek gerekir. Bir şeyin hak olması, insanın değerinden, yani ona varlıktaki yerini sağlayan olanaklarına ilişkin bilgiden hareketle saptanabilir. İnsan olanaklarının gerçekleşme koşullarının bilgisi, bir şeyin hak olduğunu tespit etmeye yarar. Bu koşulların sağlanması, her tek kişinin kendisine ve diğer insanlara borçlu olduğu bir şeydir. Böylece, üçüncü soruya, yani “insan hakları nedir?” sorusuna da yanıt vermenin yolu açılır. Bu kısa metinde, ancak zamana yayılı ve özel bir dikkati gerektiren birçok didiklemeyle cevaplanabilecek bu soruları tartışmayı amaçlamıyorum. Burada göstermeye çalıştığım, eğitimde izlenen yol açısından, hukuk eğitimiyle felsefeye dayanan insan hakları eğitimi arasında önemli bir farklılık olduğudur. Hukuk eğitiminde, öğrenci, bir insan hakkının çiğnendiği bir durumla karşılaştığında nereye bakması gerektiğini öğrenir. Sözgelimi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin önündeki bir olayda, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin olaya uygulanabilecek maddesini bulması ve hukukta yoruma ilişkin öğrendiği bir yola göre bu maddeyi uygulaması gerektiğini bilip buna göre hareket eder. Önceden belirlenmiş, kişilerin geneline uygulanabilir ve sürekli nitelikteki bir kural, kural o olduğu ve hukuksal yorum onu gerektirdiği için o olaya uygulanır. Felsefeye dayanan insan hakları eğitimindeyse, genellikle, öğrenci önce yaptığı şeyin ne olduğu- nu, ne anlama geldiğini öğrenir. Bunu, bir kuralın yazılı metninden veya sözlü ifadesinden değil, öncelikle insanın ve içinde bulunduğu durumun kendisinden hareketle yapar. Sonra, karşılaştığı o tek olayın nasıl değerlendirileceğini, değerlendirmenin doğru olan bir yolundan geçerek saptar ve buna göre bir değerlendirme yapar.
dc.identifier.citationÇiftçi, Hasan Basri. (2023). Felsefeye dayanan insan hakları eğitiminin hukuk eğitiminden farkı üzerine, İnsan Hakları Araştırma ve Uygulama Merkezi UNESCO Felsefe ve İnsan Hakları Kürsüsü Bülteni, T.C.Maltepe Üniversitesi. (13), s.6-7.
dc.identifier.endpage7
dc.identifier.issn2587 - 148X
dc.identifier.issue13
dc.identifier.startpage6
dc.identifier.urihttps://hdl.handle.net/20.500.12415/12858
dc.language.isotr
dc.publisherT.C.Maltepe Üniversitesi
dc.relation.ispartofİnsan Hakları Araştırma ve Uygulama Merkezi UNESCO Felsefe ve İnsan Hakları Kürsüsü Bülteni
dc.relation.publicationcategoryDiğer
dc.rightsinfo:eu-repo/semantics/openAccess
dc.subjectHukuk
dc.subjectFelsefe
dc.subjectİnsan Hakları
dc.subjectHeinrich von Kleis
dc.titleFelsefeye dayanan insan hakları eğitiminin hukuk eğitiminden farkı üzerine
dc.typeOther
dspace.entity.typePublication

Dosyalar

Orijinal paket
Listeleniyor 1 - 1 / 1
Yükleniyor...
Küçük Resim
İsim:
Hasan Basri Çiftçi, Felsefeye dayanan insan hakları eğitiminin hukuk eğitiminden farkı üzerine.pdf
Boyut:
311.08 KB
Biçim:
Adobe Portable Document Format
Açıklama:
Tam Metin / Full Text
Lisans paketi
Listeleniyor 1 - 1 / 1
Küçük Resim Yok
İsim:
license.txt
Boyut:
1.17 KB
Biçim:
Item-specific license agreed to upon submission
Açıklama: