Tıp Fakültesi Koleksiyonu
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Güncel Gönderiler
Yayın D vitamini eksikliğinin aşırı düzeltilmesinden kaynaklanan D vitamini intoksikasyonuna farklı bir bakış(T.C.Maltepe Üniversitesi, 2023) Uçkaç, Kadir; Pepele, M. SafaSon zamanlarda yapılan birçok çalışma tüm dünya üzerinde özellikle de gelişmiş ülkelerde ve kuzey coğrafyadaki ülkelerde D vitamini eksikliğini ortaya koymaktadır. D vitamini eksikliğinde en çok izlenen klinik yakınmalar; yaygın vücut ağrısı, miyalji, halsizlik, yorgunluk, kemik ağrısı, eklem ağrısı, güçsüzlük, saç dökülmesi, baş ağrısı, erektil disfonksiyon, aşırı terleme, kilo vermede güçlük, sık sık üst solunum yolu enfeksiyonu geçirmek, soğuk intoleransı ve depresyon gibi klinik yakınmalardır. D vitamininin terapotik aralığı geniştir. Bu sebeple doz aşımı nadirdir fakat yine de D vitamini replasman tedavisi çok risksizdir denilemez. D vitamini toksisitesi potansiyel olarak ciddi metabolik patolojilere sebep olabilmektedir. 25(OH)D düzeyinin 150 ng/mL'nin üzerinde olduğu değerler D vitamini intoksikasyonu olarak kabul edilmektedir. D vitamini intoksikasyonuna ait en sık izlenen klinik bulgular; karın ağrısı, bulantı, tekrarlayan kusma, sık idrara çıkma, sık su içme isteği, yan ağrıları, isteksizlik, ilgisizlik ve konfüzyon olarak sıralanabilir. D vitamini intoksikasyonuna sebep olan temel başlıklar; hatalı replasman ürünlerine maruziyeti, uygunsuz doz maruziyeti ve hekim kaynaklı iyatrojenik durumlar olarak sıralanabilir.Yayın İyatrojenik botulizm(T.C.Maltepe Üniversitesi, 2023) Akın, Muhammed Haşim; Koca, Şükran; Hocagil, Hilal; Hocagil, CüneytBotulinum toksininin A serotipi, birçok farklı alanda tedavi amaçlı kullanılmaktadır. Biz obezite tedavisi sonrası sistemik nörolojik bulgularla seyreden iyatrojenik botulizm vakasını sunuyoruz.Yayın İntrakardiyak trombüs(T.C.Maltepe Üniversitesi, 2023) Ayan, Mustafa; Özbay, SedatNefes darlığı ve halsizlik ile acil servise başvuran 35 yaşındaki erkek hastada yapılan tetkikler sonrasında sol atriumda trombüs saptandı. Kliniğinin stabil olması üzerine hastaya antitrombotik tedavi uygulandı. Genellikle postmortem tanı alan intrakardiyak trombüslerin erken saptanması hastanın oluşabilecek morbidite ya da mortalite açısından kurtarıcı olabileceği unutulmamalıdır.Yayın Zebra balığı (Danio Rerio) ve toksikoloji(T.C.Maltepe Üniversitesi, 2023) Genç, Aynur; Yılmaz, ElanurZebra balığı (Danio rerio), model organizma olarak birçok çalışmada kullanılan omurgalı bir hayvandır. Kolay bakımı, hızlı ve çok sayıda döl vermesi ve insana olan anatomik ve fizyolojik benzerlikleri zebra balığını toksikoloji çalışmaları ve ilaç taramaları için ideal bir model kılmaktadır. Çalışmamızda, zebra balığının toksikolojik çalışmalarda kullanılma nedenlerini, çeşitli avantajlarını ve bu çalışmalarda güncel olarak kullanılan bazı yöntemleri derledik.Yayın Venlafaksin intoksikasyonuna bağlı serotonin sendromu(T.C.Maltepe Üniversitesi, 2023) Karakaya, HuzeyfeVenlafaksin antidepresan tedavisinde yaygın olarak kullanılmaktadır ve aşırı dozda alımı serotonin toksisitesine neden olmaktadır. Vakaların klinik yelpazesi geniş olup, hafif şiddette olabileceği gibi mortal de seyredebilmektedir. Biz intihar amaçlı venlafaksin aşırı dozda kullanımına bağlı, nöbet ve rabdomiyoliz ile seyreden serotomn sendromu vakasını sunuyoruz.Yayın Cor triatriatum düşündüren interatrial septal deviasyon: Bir geç dönem rastelli tip a olgusu(T.C.Maltepe Üniversitesi, 2023) Kumrular, Merve; Yılmazer, Mustafa Serdar; Yudum Tunç, Melisa; Nalbant, SelimOstium primum tip atrial septal defekt (ASD), endokardiyal yastık defekti olarak da bilinen atrioventriküler (AV) kanal defektlerinin alt başlığı olan intrakardiyak şantlı, konjemtal bir kalp hastalığıdır. Sol-sağ şant düzeltilmediğinde sağ kalp boşluklarında basınç artışı, sağ boşluklarda genişleme ile karakterizedir. ASD olgularında nadiren de olsa Eisenmenger sendromu gelişebilir. Sağ kalp boşluklarında artmış basınç neticesinde interatrial septumda sola itilme gözlenebilir. Olgumuzda 61 yaşında, 29 yaşındayken doğumsal kalp hastalığı nedeniyle öpere olduğunu belirten bir kadın hasta, kliniğimize nefes darlığında artış nedeniyle başvurdu. Transtorasik eko- kardiyografik incelemede hem parasternal uzun aks hem de apikal 4 boşluk görüntülerinde sol atrium içerisinde cor triatriatum düşündüren hiperekojen raphe benzeri imaj izlendi. Ayrıca sağ kalp boşluklarında ve sol atriumda genişlemeyle birlikte triküspit ve mitral kapaklarda ciddi yetersizlik akımı saptandı. Transözofageal görüntülemede interatrial septumun ileri derecede sola deviye olduğu bu nedenle 2D transtorasik ekokardiyografik görüntülemede sol atrium içerisinde aldatıcı bir ikinci septum görümü yarattığı saptandı. Bu olgu sunumunda operasyon sonrası uzun dönemde tekrar intrakardiak şant gelişen bir Rastelli Tip A hastasında artmış sağ kalp basınçları nedeniyle interatrial septumun sola deviasyonu ve bu nedenle transtorasik ekokardiyografi görüntülerinin cor triatriatum ile benzerliğini göstermek istedik.Yayın Pnömatozis kistoides intestinalis: Bir olgu sunumu(T.C.Maltepe Üniversitesi, 2023) Türkdoğan, Onur; Yurtbay, Sefa; Çelik, Şimşek; Tekin, Yusuf Kenan; Korkmaz, İlhanPnömatozis Kistoides İntestinalis (PKI), gastrointestinal sistemin herhangi bir bölümünde submukoza ve subserozada ve nadiren mezenterde çoklu intramural gaz dolu kistlerle karakterize bir hastalıktır. Bu hastalık acil servislerde sık rastlanmayan, görüldüğünde ise, radyolojik görüntülemede batın içi perforasyon olarak değerlen¬dirilen ancak iyi bir anamnez, hastanın kliniği ve kontrol fizik muayeneler ile doğru tanıya gidilebilecek nadir rastlanan bir durumdur. Etiyolojisi ile ilgili olarak birçok sebep ileri sürülmesine rağmen nedeni tam olarak açıklanamamaktadır. Vakalarm %85'inden fazlasında ek bir sistemik hastalık vardır.Yayın Dezenfektana bağlı gebe alkol intoksikasyonu(2023) Koca, ŞükranAcil servise gelen bilinci kapalı gebelerde öncelikle gebelik komplikasyonu düşünülür. Alınacak anamnez ve klinik değerlendirme ile zehirlenme tanı tedavisi planlanmaktadır. Bizde gebe bir hastada dezenfektan içim sonrası gebe intoksikasyon vakasının yönetimini sunduk. Gebe intoksikasyonlarda fetal ve maternal mortalite oram yükselir.Yayın Varfarin overdoza bağlı parafarengeal hematom(T.C.Maltepe Üniversitesi, 2023) Akçin, Şeyma; Koca, ŞükranVarfarin overdozlarına bağlı spontan hematomlar görülür. Bizde boyun şişkinliği olan üst solunum yolu semptomları olan hastada parafarengeal hematom tespit ettik. Genellikle hematomlar selim seyretmekte olup nadiren solunum yolları tıkanıklığı gözlenebilir. Bu nedenle parafarengeal hematomlarda solunum yolu güvenliği açısından dikkatli olunmalıdır.Yayın İnme ve mide perforasyonu birlikteliği: Olgu sunumu(T.C.Maltepe Üniversitesi, 2023) Sarıhan, Mehmet Edizİnmenin erken dönemde teşhisinin koyulması trombolitik tedaviyi hastaya uygulayabilme şansını artırmaktadır. Erken dönemde trombolitik tedavi alan hastalarda, hastalığın komplikasyonlarının azaldığı bilinmektedir. Erken tedavi yine yatış ve rehabilitasyon sürelerinin kısalmasını sağlamaktadır. Mide ve ince bağırsak perforasyonlarında teşhisin erken koyulup zamanında cerrahi işlem yapılması mortaliteyi azaltmaktadır. Ayrıca geç cerrahi uygulanan hastalarda mortalite artışı gözlenmekte ve peritonit gelişmesiyle tedavi zorlaşmaktadır. Cerrahiye karar verebilmek için sistemik muayenenin önemi son derece büyüktür. Bu olgu sunumunda 84 yaşında bir kadın hastanın acil servise karın ağrısı ve şuur değişikliği ile getirilmesi sonrasında teşhisinin koyulması ve tedavi süreci paylaşılmıştır.Yayın Hba1c ölçümünde immüntürbidimetrik yöntem ile yüksek performanslı sıvı kromatografisi yönteminin karşılaştırılması(T.C.Maltepe Üniversitesi, 2023) Gülten, SedatAmaç: Diyabet modern çağın global pandemisi olarak görülmektedir. Dünyadaki tüm mortalite nedenlerinin dokuzda birinin diyabete bağlı gelişen mikrovasküler ve makrovasküler komplikasyonlara bağlı mortalite olduğu tahmin edilmektedir. HbA1c yaklaşık son üç aylık glukoz durumu yansıtan en önemli parametredir. Özellikle Diyabet Kontrolü ve Komplikasyonları Çalışması (DCCT), Birleşik Krallık ileriye dönük Diyabet Çalışma Grubu (UKPDS) ve Diyabet Müdahaleleri ve Komplikasyonlarının Epidemiyolojisi (EDIC) tarafından yürütülen prospektif çalışmalar diyabetik komplikasyonların HbA1c düzeyi ile doğrudan ilişkili olduğuna dair kesin kanıtlar sunmuştur. Yüksek performanslı sıvı kromotografisi (HPLC) metodu hemoglobin varyantlarından etkilenmekle birlikte DCCT ve Ulusal Glikohemoglobin Standardizasyon Programı (NGSP)'nda HbA1c ölçümünde geçerli metotlardan biri olarak kabul edilmiştir. İmmüntürbidimetrik yöntem daha düşük maliyetlidir. Ayrıca biyokimya otoanalizörlerine aplike edilebilmekte ve daha hızlı sonuç vermektedir. Bununla birlikte prezisyon değerleri daha düşüktür. Çalışmamızın amacı, laboratuvarımızda HbAlc ölçümü için kullanılan immüntürbi¬dimetrik yöntem ile HPLC metodunu karşılaştırmaktır.Materyal-Metotlar: Kastamonu Eğitim Araştırma Hastanesi Merkez Laboratuvarı'nda Beckman Coulter AU5800 (Beckman Coulter, Brea, CA, USA) cihazında Archem Diagnostics tarafından üretilen kit (immüntürbidimetrik) ile ölçülen 87 numunenin HbA1c değeri 4 saat içinde Tosoh HLC723-G8 (Tosoh Bioscience Tokyo, Japan) cihazında HPLC yöntemi ile de ölçülmüştür. Yöntemlerin prezisyonu için iki seviye kontrol materyali (TOSOH corporation, lot no : AB0050 ve extend SURE) ile aynı gün içinde 20 ve takip eden günlerde 20 ölçüm yapılarak gün içi ve günler arası varyasyon katsayısı hesaplandı. MedCalc programı yardımıyla Blant-Altman analizi ve Passing Bablok regresyon katsayısı hesaplandı. Bulgular: İç kalite kontrol materyalinin gün içi ve günler arası varyasyon katsayısı değerleri immüntürbidimetrik ve yüksek performanslı sıvı kromatografisi yöntemleri için sırasıyla 1,76 ve 1,36 olarak bulunmuştur. İmmüntürbidimetrik ve yüksek performanslı sıvı kromatografisi ile ölçülen HbAlc değer ortalamaları sırasıyla 6,34±1,44 ve 6,51±l,53'dir. Passing Bablok analizi ile hesaplanan regresyon denklemi y=-0,2(-0,64- 0,2) + 1,00 x (1,00-1,08)dir. İki ölçüm yöntemi arasında istatiksel olarak anlamlı bir fark yoktur. Sonuç: HbA1c ölçümünde, yüksek maliyetli olan, kullanıcı eğitimi gerektiren ve geç sonuç veren HPLC yöntemi ile çalışılamayan laboratuvarlarda immüntürbidimetrik yöntem ile ölçüm yapan cihazlar kullanılabilir.Yayın Bitkisel zayıflama ürünleri sonrası guillain-barré sendromu olgusu(T.C.Maltepe Üniversitesi, 2023) Florentina Ateş, Miruna; Bolu, Naci Emre; Kendirli Aslan, Sude; Yakupoğlu, EzgiGuillain-Barre sendromu (GBS), tipik olarak paresteziler, asendan kas güçsüzlüğü ve ağrı ile ortaya çıkan akut inflamatuar, immün aracılı bir poliradikülonöropatidir. Miller Fisher Sendromu en iyi bilinen GBS varyantı olup ataksi, oftalmoparezi ve arefleksi ile karakterizedir. Farklı patolojik mekanizmalar demiyelinizan, aksonal veya karışık demiyelinizan-aksonal hasara yol açar. Campylobacter jejuni enfeksiyona bağlı ishal, aksonal başlangıçtı bir varyantı tetikleyebilir ve etkilenen hastalarda daha hızlı bir kötüleşme görülür. SARS-CoV-2 (COVID-19) virüsü dahil olmak üzere diğer birçok öncül enfeksiyöz ajanın bu sendromu tetiklediğini kabul edilmiştir. Bu yazıda bitkisel zayıflama ürünlerinin yol açtığı nadir bir GBS olgusunu sunmayı amaçladık.Yayın Acil servise başvuran zehirlenme olgularının geriye dönük analizi(T.C.Maltepe Üniversitesi, 2023) Çelik, EmrahAmaç: Zehirlenme; vücuda zarar verecek miktarda bir maddenin ağız, solunum, deri ve damar yolu gibi farklı yollardan alınması ile toksik belirtilere yol açması ve çoğu zamanda yaşamı tehdit etmesidir. Bu çalışmada Derince Eğitim ve Araştırma Hastanesi acil servisimize başvuran zehirlenme olgularının değerlendirilmesi ve alınacak koruyucu önlemlere dikkat çekmeyi amaçladık. Materyal-Metotlar: Kocaeli Derince Eğitim ve Araştırma Hastanesi Acil Servisine Ocak 2021-Aralık 2022 tarihleri arasında zehirlenme nedeniyle başvuran hastalar çalışmaya alındı. Hastaların dosyalarından yaş, cinsiyet, başvuru zamanı ve süresi, zehirlenme etkenleri, madde ile temas yolları, acil servise başvuru şekli, acil serviste yapılan girişimler ve sonlandırma (taburcu, yatış, ölüm) gibi özellikleri kaydedildi. Bulgular: Belirlenen çalışma döneminde zehirlenme nedeniyle acil servise toplam 150 hastanın başvurduğu saptandı. Hastaların %46'sı kadın (n=69), %54'ü (n=81) erkekti. Erkek/kadm oranı 1,17 idi. Yaş gruplarına göre değerlendirildiğinde hastaların % 22'sinin (n=33) 1-10 yaş aralığında, %20,6'smm 11-20 yaş aralığında (n=31), %17,3'ünün 21-,6'sının 31-a (n=22), %13,3'ünün 41-50 yaş aralığında (n=20) ve %12'sinin 51 yaş üzerinde (n=18) olduğu tespit edildi. En sık zehirlenmeye yol açan nedenler sırasıyla karbonmonoksit gazı (CO) %34,6 (n=52), besin maddeleri %29,3 (n=44) ve ilaçlar %18 (n=27)'dı. Zehirlenme nedeniyle başvuran hastaların %61,3'ü (n=92) taburcu edilirken, %32'si (n= 48) servise, %4,6'sı (n=7) yoğun bakım yatışı yapıldı ve %2'si (n=3) hayatını kaybetmiştir. Sonuç: Hastanemiz acil servisine başvuran zehirlenme olgularından elde ettiğimiz veriler ülkemizde daha önce yapılan çalışmalarla benzer özellikler göstermektedir. Zehirlenmelerin çoğunluğu genç bayanlarda ve ilaçlarla olmaktadır.Yayın Akut iskemik inme kliniği ile başvuran glioblastome multiforme olgusu(T.C.Maltepe Üniversitesi, 2023) Yakupoğlu, Ezgi; Kendirli Aslan, Sude; Bolu, Naci Emre; Florentina Ateş, Miruna; Çınar, NilgünYaklaşık 3 saat önce başlayan bilinç bulanıklığına ek olarak sağ kol ve bacakta güçsüzlük nedeni ile dış merkez acil servise başvuran 82 yaşında kadın hastanın nörolojik muayenesi sonrası yapılan kraniyal bilgisayarlı tomografi (BT) incelemesinde intrakranial hemoraji saptanmaması üzerine hastaya acil serviste intravenöz trombolitik tedavi uygulanmıştır. Eş zamanlı çekilen kraniyal ve servikal BT anjiyografi incelemesinde ise büyük damar oklüzyonu saptanmamıştır. On iki saat içinde nörolojik muayenesi düzelen hasta, 3 gün nöroloji serviste yatışında kontrol kraniyal manyetik rezonans görüntüleme (MRG) yapılmış, ek patolojik bulgu saptanmamış ve asetilsalisilik asit 100 mg/gün şeklinde tedavisi düzenlenerek taburcu edilmiştir. Olaydan 3 ay sonra nörolojik muayene kontrolü yapılmak üzere tarafımıza başvuran hastanın değerlendirmesi sonrası yapılan kraniyal MRG tetkikinde sol frontal alanda boyutları yaklaşık olarak 42x24x41mm ölçülen, ödem etkisi oluşturan ön planda kitle lehine lezyon gözlenmiştir. Bunun üzerine hastaya kontrastlı kraniyal MRG yapıldığında tariflenen alanda yoğun kontrast tutulumu gözlenmiştir. Nöroşirurji konsültasyonu sonucu ön planda glioblastome multiforme düşünülerek acil operasyon planlanmış olan hastaya deksametazon 8 mg/gün ve levetirasetam 1000 mg/gün başlanmıştır. Hastaya 3 ay önce, yapılan kraniyal MRG tetkiki incelendiğinde aslında T2 Flair manyetik rezonans görüntülemede sol frontal alanda şüpheli hiperintensite göze çarpmış olup hastanın iskemik inme olarak değerlendirilen kliniğinin aslında epileptik nöbete bağlı hemipleji olabileceği düşünülmüştür. Bu olgunun tarafımızca sunulmasının amacı özellikle epileptik nöbet sırasında gelişen motor defisitlerin akut iskemik inme kliniği ile karışabileceği; bu sebeple de ayırıcı tamda mutlaka epileptik nöbetlerin dışlanması gerekliliğidir.Yayın Nöbetin hatırlanması gereken nadir bir nedeni: Akut su intoksikasyonu!(T.C.Maltepe Üniversitesi, 2023) Hocagil, Abdullah Cüneyt; Hocagil, HilalSu zehirlenmesi kısa sürede ve aşırı miktarda su içme sonrası hiponatremi ve serebral ödeme gelişmesi ile sonuçlanan nadir ancak hayatı tehdit edici bir durumdur. Çalışmamızda psikojenik polidipsi nedeni ile hiponatremi gelişen ve nöbet şikayeti ile Acil servisimize getirilen 39 yaşındaki hastamızı sunuyoruz. Şizofreni nedeni ile takipti hastanın sodyumu 118 olarak tespit edildi. Sıvı kısıtlaması, diüretik tedavisi ve hipertonik şalin infüzyonu ile kliniği düzeldi ve şifa ile taburcu edildi. Hastamızda olduğu gibi psikojenik polidipsi özellikle anoreksiya nevroza ve şizofreni hastalarmda karşımıza çıkmaktadır. Hipervolemik hiponatremi; davranış değişiklikleri algı bozuklukları, sinirlilik, uykuya meyil gibi psikiyatrik hastalıklarla karışabilecek klinikle karşımıza çıkmaktadır. Bahsedilen bulgu ve semptomlara sahip şizofrenik hastalar polidipsik hiponatremi açısından değerlendirilmelidir.Yayın Nadir bir olgu sunumu: Total uterin prolapsus zemininde gelişen vajinal karsinoma olgusu(T.C.Maltepe Üniversitesi, 2023) Atasayan, KemalGiriş: Vajinal kanserler 100.000 kadında 0,42 insidans ile jinekolojik malignitelerin %1- 2'sini oluşturur ve bunların %80-90 kadarı metastatiktir (1,2). Etiyolojiden primer olarak Human Papilloma virus (HPV) sorumludur. En sık görülen semptomları ağrısız vajinal kanama ve akıntıdır (2). Evreleme klinik olarak yapılır. Genital prolapsus ile birlikte görülen vajinal karsinom oldukça nadirdir. Literatürde bildirilen çok az sayıda vaka mevcuttur (3,4). Genital prolapsus olgularmda hasta genellikle ülseratif lezyon ile karşımıza çıkar. Bu ülserelere kronik irritasyon ve inflamasyonun neden olduğuna inanılır. Bizim vakamızda da 82 yaşmda total uterin prolapsus zemininde gelişmiş vajinal kanser olgusunu sunacağız. Olgu: Postmenopozal, 82 yaşında, multipar (Gravida 5, parite 5) hasta 15 gündür olan vajinal kanama şikâyetinin artması üzerine acilden kliniğimize başvurdu. Düzenli jinekolojik takibi olmayan hastanın 6 yıldır uterin prolapsus öyküsü, 2 yıldır Pesser kullanım öyküsü olduğu; ancak son 6 aydır prolapsusunun irredüktabl olduğu ve üzerinde ülsere lezyon geliştiği öğrenildi. Hastanın medikal özgeçmişinde kalp yetmezliği öyküsü nedeniyle ilaç kullanımı mevcut idi. Cerrahi özgeçmişinde total kalça replasmanı mevcut idi. Aile öyküsünde bir özellik saptanmadı. Hastanın yapılan pelvik muayenesinde total uterin prolapsus saptandı. Vajen sol ön duvar kaynaklı 5-6 cm çapmda, serviksten 3cm uzaklıkta, vejetatif yapıda ülsere lezyon saptanması üzerine lezyondan eksizyonel biyopsi alındı. Histopatolojik inceleme neticesi skuamöz hücreli karsinom saptandı. Rektal muayenede özellik saptanmadı. Hastanın yapılan ayakta direk batın grafisi, abdominal ultrason, sistoskopi, kolonoskopi incelemelerinde patolojik bulguya rastlanmadı. Hasta klinik olarak evre 1 vajina karsinomu olarak evrelendirilmesi ve irredüktabl uterin prolapsus saptanması üzerine genel anestezi altında radikal vajinal histerektomi ve 2/3 üst vajinektomi uygulandı. Postoperatif dönemde herhangi bir komplikasyon gelişmedi. Cerrahi sonrasındaki nihai histopatoloji raporu, vajina duvarında grade 1 skuamöz hücreli karsinom FIGO evre 1 olarak bildirildi. Cerrahi sınırlar intakt idi, lenfatik invazyon mevcut değil idi. Hasta postoperatif dönemde toplamda 5600 cGy eksternal radyoterapi tedavisi aldı. Radyoterapi seanslarının tamamlanmasının ardından 1 yıl boyunca 3 aylık aralıklarla yapılan kontrol pelvik muayenelerinde patolojik bulguya rastlanmadı. Birinci yılın sonunda yapılan kontrol görüntülemelerinde rekürrens veya metastaz lehine bulguya rastlanmadı. Sonuç: Genital prolapsuslarda erezyon sık rastlanılan bulgu olmasma karşm bu zeminde kanser gelişmesi oldukça nadir görülen bir durumdur. Hastanın tedavisini planlamadan önce bu lezyonlardan biyopsi almaması olası eksik veya yetersiz tedavi seçiminin önüne geçecektir.Yayın 80 yaşında bir kadında matür kistik teratoma(T.C.Maltepe Üniversitesi, 2023) Gürsoy, AliOverin en yaygın germ hücreli tümörü ve tüm ovaryen neoplazmalarının yaklaşık %10-20'sini oluşturan matur kistik teratom (MCT) sıklıkla genç kadınlarda görülür. Menopoz sonrası nadiren izlenirler ve ileri yaş popülasyonunda malign transformasyon riski artmaktadır. Vakamızda 80 yaşında postmenopozal kadın hasta son 1 aydır devam eden şişkinlik ve hafif karın ağrısı şikayeti ile kliniğimize başvuran bir hastayı irdeledik. Yapılan tetkiklerinde uterus ve mesanenin sağ arka ve üst kadranında boyutları 9 x 11,5 cm çapında olan bir lezyon saptandı. Ayrıca kitlenin yarattığı basıncı nedeniyle üreterin net olarak izlendiği belirtildi. Tümör belirteçlerinden insan koryonik gonadotropininin (betahCG) (10,4 mIU/mL) arttığı, diğer belirteçlerin ise negatif olduğu görüldü. Hastaya total abdominal histerektomi + bilateral ooferektomi operasyonu yapıldı. Yapılan frozen inceleme sonucunda malignite alanları olmayan matür kistik teratom olarak rapor edildi. Sonrasında kesin histopatolojik inceleme benign matür kistik teratom olarak rapor edildi. Matür kistik teratom olgularında tümör belirteçlerinden en çok CA 125 ve CA 19-9'da artış görülmektedir. Postmenopozal kadınlarda matür kistik teratom ile ilgili literatür sınırlıdır. Bu vakalarda olası malignite riskinden dolayı cerrahi ve tedavi planlanmasında dikkatli olmak gerekmektedir.Yayın Acil serviste post reversible ensefalopati sendromu(T.C.Maltepe Üniversitesi, 2023) Cebecioğlu, İsmail Kıvanç; Tunç, MehmetPosterior reversible ensefalopati sendromu (PRES) baş ağrısı, mental bozukluk, epilepsi ve görme bozukluğu ile karakterize olup klinik ve radyolojik olarak tanı konulabilen bir hastalıktır. Semptomlar baş ağrısı, mental durumda bozukluk, görmede ya da görme alanında değişiklik, kortikal körlük, bulantı, kusma, epileptik nöbetleri içermektedir. Sıklıkla ani yükselen ve kontrol edilemeyen arter basınca bağlı meydana gelir. Beyin BT ve MR görüntülemelerinde genellikle posterior parietal ve oksipital bölgelerde vazojenik ödem tespit edilir. Altta yatan nedenin tedavisiyle klinik ve radyolojik iyileşme sağlanmakla birlikte, tekrarlayan ve nadiren fatal seyreden olgular bildirilmiştir.Yayın Çocuk acil ve yetişkin acil servisten alınan kan kültür örneklerinde kontaminasyon oranlarının değerlendirilmesi(T.C.Maltepe Üniversitesi, 2023) Kılınç, Çetin; Yaşar Duman, MelikeAmaç: Kan kültürleri, bakteriyemi, fungemi, nedeni bilinmeyen ateşin tanısı için son derece önemlidir. Sebebi bilinmeyen ateş, sepsis gibi nedenlere bağlı acil servise başvurularda ayırıcı tanıda kan kültürü kullanılmaktadır. Antibiyotetapi öncesi kan kültürlerinin acil serviste alınması olası etkenlerin saptanmasını kolaylaştırmaktadır. Kan kültürü için otomatize kan kültür sistemleri kullanılmaktadır. Bu sistemler, inkübasyon süresini kısaltmakta, pozitiflik oranını arttırmakta, kontaminasyon riskini azaltmaktadır. Ancak yöntemin hassasiyeti nedeniyle cilt antisepsisinin ve şişe kapağı dezenfeksiyonunun uygun yapılmadığı durumlarda, kan kültür şişelerinin zengin besiyeri içeriği nedeniyle kontaminasyon oranlarında artış görülmektedir. Çalışmamızda, çocuk acil servis ve yetişkin acil servisten alınan kan kültür örneklerinin değerlendirilmesi ve kontaminasyon oranlarının belirlenmesi amaçlanmıştır. Materyal-Metotlar: 01.01.2022-30.11.2022 tarihleri arasında çocuk acil servis ve yetişkin acil servisten alman kan kültür örnekleri araştırmaya dahil edildi. Kan kültürleri Plus Aerobic/F kan kültür şişelerine (Becton Dickinson Diagnostic Instrument System, ABD) inoküle edilerek BACTEC 9120 (Becton Dickinson Diagnostic Instrument System, ABD) sisteminde beş gün süreyle inkübe edildi. Pozitif sinyal veren şişelerden 7o5 koyun kanlı ağara ve BMb ağara ekimleri yapıldı, hş zamanlı Gram boyalı preparatlarda maya hücresi görülmesi durumunda SDA besiyerine de ekim yapılarak inkübe edildi. Mikroorganizmaların tanımlamaları ve duyarlılık testleri VITEK®2 (BioMerieux Clinical Diagnostics, Fransa) otomatize sistemi ile çalışıldı. Bulgular: Hastanemizde tüm servislerden alınarak Mikrobiyoloji laboratuvarına gönderilen 6781 kan kültürü değerlendirildi. Çocuk acilden 85, yetişkin acilden de 544 numune değerlendirmeye alındı. Çocuk acilden gönderilen 85 örneğin 50'si erkek, 35'i kız olgulardan alınmıştı, olguların yaş aralığı 0-17(ortalama yaş 2,64) arasındaydı. Çocuk acilden gelen örneklerin 12'sinde (%14) üreme saptanmıştır. Örneklerin sadece birisinde (%1) Staphylococcus aureus üredi, diğer 11(%13) örnekte kontaminant bakteriler üremiştir (yedisinde Koagülaz negatif stafilokok (KNS), ikisinde kontaminant basil, ve diğer ikisinde ise Micrococcus spp. üredi). 73 örnekte üreme saptanmadı. Yetişkin acilden toplamda 544 örnek değerlendirmeye alınmıştır. Örnek alman olguların 301'i erkek, 243'ü kadındı. Olguların yaş aralığı 19-95(ortalama yaş: 71,71) idi. Örneklerin 218'inde (%40) üreme saptanmış olup bunların 116'smdaki üremenin (%21) kontaminasyon (109'u KNS, altısı kontaminant basil, birisi Micrococcus spp.), 102'sindeki (%18) üremenin ise etken olduğu düşünülmüştür [99'u bakteri (51'i Gram pozitif, 48'i Gram negatif), üç örnekte ise maya üredi]. Toplam 327 örnekte üreme saptanmamıştır. Sonuç: Yetişkin acilden gönderilen ve üreme saptanan 218 numunenin 116'smda (%53), çocuk acil servisten laboratuvarımıza gelen ve üreme saptanan 12 numunenin ll'inde (%92) kontaminasyon saptanmıştır. Bu kadar yüksek oranlarda kontaminasyon görülmesi kan kültürü aliminin ne derece önemli olduğunu bir kez daha göstermiştir. Kan kültürü alınırken oluşan kontaminasyonların minimum indirilmesi için bu konu ile ilgili olarak belli periyotlarla eğitimler verilmeli, kan kültürü alınırken antisepsi kurallarına uyulmalı, hastanelerde özellikle kan kültürü alımıyla ilgilenen ekipler kurulmalıdır.Yayın Renal Failure, Spina Bifida, and Porphyria A Case Report and Review of the Literature(Medical &Clinical Case Report Journal, 2024) Heydari, Ayli; Kaya, Çağdaş; Sezgin, GülbüzThis case report details the complex clinical presentation of a 33-year-old female with a history of meningomyelocele spina bifida, who developed early-onset renal failure and was later diagnosed with porphyria. The patient presented with bullous lesions on sun-exposed areas, which led to the investigation of potential underlying metabolic disorders. Despite surgical interventions for spina bifida, the patient’s urinary function remained compromised, eventually progressing to stage 5 vesicourethral reflux and requiring long-term dialysis. The porphyria diagnosis was confirmed through a spot urine porphobilinogen test followed by a 24-hour urine analysis, and the specific subtype was found to be VP (Variegate Porphyria) confirmed by a genetic analysis. This case emphasizes the importance of considering porphyria in patients with unexplained dermatological and neurological symptoms, particularly when coexisting with other congenital or chronic conditions. The overlap of renal failure, spina bifida, and porphyria in this patient underscores the challenges in diagnosis and management, highlighting the need for multidisciplinary care. Early diagnosis and intervention are crucial to prevent complications and improve quality of life, particularly in rare and complex presentations such as this one. This report aims to raise awareness among clinicians about the potential for delayed diagnosis of porphyria, which can lead to severe and irreversible complications.