Yazar "Sinanoğlu, Orhun" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 20 / 22
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Yayın Abdominal Ultrason Görüntülerinden Prostat Büyüklüğünün Otomatik Ölçümü(2016) Akgül, Yusuf Sinan; Çubuk, Rahmi; Sinanoğlu, Orhun; Oktay, Ayşe BetülProstat kanseri, dünyada ve ülkemizde en sık görülen kanser türlerinden biridir. Özellikle endüstrilesmis toplumlarda prostat kanseri daha sık görülmektedir. Prostat görüntülerini üretmek için en sık kullanılan yöntemlerden bir tanesi; ucuz ve tasınabilir olması, gerçek zamanlı çalısabilmesi ve zararsız olması nedeniyle Ultrason (US) teknigidir. Prostat görüntüleme için 2 tip US teknigi kullanılmaktadır: Abdominal Ultrason (AUS) ve Transrektal Ultrason (TRUS) teknikleri. AUS teknigi kisiye prostatla ilgili ilk tanıyı koymak için kullanılmaktadır ve saglık taraması gibi nedenlerden dolayı kullanım sıklıgı çok fazladır. TRUS ise hastaya rahatsızlık vermesi, her kisiye uygulanamaması gibi nedenlerle ileri tetkikler için kısıtlı sayıda kiside kullanılmaktadır. TRUS görüntülerinin daha belirgin bir sekilde prostatı içermesi nedeniyle literatürde TRUS görüntülerden otomatik prostat kesimlemesi için birçok çalısma mevcuttur. Diger taraftan, AUS görüntülerinin gürültülü olması ve baska yapılar içermesi nedeniyle bu tür görüntülerinden otomatik prostat kesimlemesi yapan çalısmalar ise oldukça kısıtlıdır. Bu konuda bilinen çalısmalar kesimleme yapılması için radyolog ilklendirmesi beklemektedir ve çalısma sonuçları çok küçük bir veri kümesinde gösterilmistir. Sonuç olarak, kullanımı daha yaygın ve hastalar için rahatsızlık vermeyen AUS teknigi için tam otomatik bir prostat bulma ve sınırlarını belirleme metoduna ihtiyaç oldugu bilinmektedir. Bu çalısmada, AUS tekniginin sunmus oldugu faydalardan yararlanmak için, AUS prostat görüntülerinden prostat konumu tam otomatik olarak tespit edilmesi ve prostatın büyüklügü ölçülmesi için özgün görüntü analiz yöntemleri gelistirilmistir. Elde edilen ölçümlerin dogrulugunu bilimsel yöntemlerle analiz etmek ve prostat için altın standart olarak kabul edilen MR görüntüleriyle karsılastırmak için 100 hastanın AUS ve MR görüntüleri aynı anda elde edilmis ve bu görüntüler uzamanlar tarafından isaretlenmistir. Elde edilen veriler hem akademi dünyası ile paylasılmıs ve diger arastırmacılar tarafından da kullanılmaya baslanmıstır. AUS görüntüleri kendine has problemler içermekte olup, prostat konumunun bulunması ve kontur kesimlemesi için iki asamalı özgün teknikler gelistirilmesi gerekmistir. Asamalardan ilki; Biçim Degistirebilen Parça Modelleri (BDPM) tekniklerinden faydalanarak, sadece prostat alanını kullanmayan, bütüncül bir yaklasımla tüm görüntü üzerinde bulunan mesane ve abdomen gibi özelliklerini de içeren özgün bir prostat konum bulma teknigidir. Bu yöntemin sadece prostat bölgesi bilgisi kullanan yöntemlere göre daha iyi çalıstıgı, üretilen veri kümesi üzerinde gösterilmistir. Ikinci asamada ise; konumu bilinen bir prostat bölgesinin hem transvers hem de sajital görüntülerde kontur kesimlemesinin yapılması için parça görüntüler kullanan bir derin ögrenme sistemi gelistirilmistir. Derin ögrenme sistemlerinin egitimleri asamasında çok fazla sayıda veriye ihtiyaçları olması nedeniyle, eldeki veri miktarının artırılması için tüm görüntüler yerine parça görüntüler kullanılması sayesinde sistem iyi bir basarım göstermistir. Elde edilen prostat büyüklükleri, uzmanlar tarafından elde edilen büyüklüklerle karsılastırılarak sistemin ne kadar etkin oldugu rakamlarla gösterilmistir. Proje ekibi, bilgisayar mühendisligi, radyoloji ve üroloji alanlarından uzmanların ve bu konuda akademik çalısma yapan lisans üstü ögrencilerin bir araya gelmesiyle çok disiplinli bir çalısma yapmak için olusturulmustur. Proje ekibinin bundan sonraki asamalarda da aynı konu ve benzer konularda ortak arastırma çalısma yapma planları mevcuttur.Yayın Acil serviste renal kolik tanı ve tedavisi(Maltepe Üniversitesi, 2010) Sinanoğlu, Orhun; Ekici, Sinan; Uraz, Mahmure; Çubuk, RahmiRenal kolik(RK) acil serviste rastlanan bir hastalıktır. RK'nin en sık nedeni üreter taşıdır. Ürolitiyaz tedavisinde acil hekimi ilk rolü oynamaktadır. Bu makalede renal kolik yaklaşımında günümüzde kabul gören biyokimyasal değerlendirme, görüntüleme, ağrı ve spesifik tedaviler değerlendirilmektedir. Renal kolik hastalarının çoğu kuvvetli ağrı kesici tedavisine ve üroloji polikliniği takibine gereksinim duymaktadır. Komplike RK üroloji kliniğinde acil tedavi gerektirdiğ inden tanısal araçlar kullanılırken dikkatli olunmalıdır.Yayın Benign Prostat büyümesi olan hastalarda infravezikal obstrüksiyon en iyi göstergesi nedir?(2012) Sinanoğlu, Orhun; Hazar, A. İsmet; Balcı, Mustafa Bahadir Can; Aksoy, S. Hilmi; Çakıroğlu, Basri; Nuhoğlu, BarışAmaç: Bu çalışmanın amacı, benign prostat hiperplazisi (BPH) olan hastalarda infravezikal obstrüksiyon derecesini tahmin etmekte kulanılan uluslararası prostat semptom skoru (IPSS) ile üroflovmetri, prostat volümü ve postmiksiyonel rezidüel idrar (PVR) miktarı arasındaki korelasyonu değerlendirmektir. Yöntemler: Üroloji polikliniğine Ocak 2010 ile Aralık 2010 tarihleri arasında başvuran işeme şikayeti ile muayene edilen 134 hasta retrospektif olarak incelendi. Hastalar IPSS değerlerine göre üç gruba ayrıldı; 1. Grup IPSSi hafif olan hastalar (n=35 hasta), 2. Grup IPSSi orta olan hastalar (n=67) ve 3. Grup IPSSi olan hastalar (n=32). Hastaların IPSS ile prostat volümü, PVR ve üroflovmetri bulguları arasındaki ilişki karşılaştırıldı. Prostat hacimleri ile PVR suprapubik ultrasonografi ile değerlendirildi. İşemeyi etkileyebilecek üriner sistem rahatsızlıkları olan hastalar çalışmaya dahil edilmedi. Bulgular: Çalışmaya dahil edilen hastaların ortalama yaşı 55.6 (43-88) iken tüm grubun ortalama IPSSsi 13.5 (0-35) idi. Üçüncü gruptaki prostat hacimleri ve rezidüel idrar miktarları 1. Gruba ve 2. Gruba göre istatistiksel olarak anlamlı derecede daha fazla idi. Ortalama mesane duvar kalınlığı 2. Grup ve 3. Grup ile karşılaştırıldığında,1. Grupta anlamlı derecede daha düşük idi. Sonuç: Benign prostat hiperplazisi hastalarında IPSS öznel bir bulgu olsa da, alt üriner sistem yakınmaları daha yüksek olan hastalarda, nesnel olan üroflovmetri ve ultrasonografik parametrelerde de eşdeğer bir bozulma görülmektedir.Yayın Böbrek ve üreter taşlarının vücut dışı şok dalgaları (ESWL) ile tedavisi Maltepe Üniversitesi Hastanesi deneyimi(Maltepe Üniversitesi, 2011) Sinanoğlu, Orhun; Ekici, Sinan; Tatar, Naci; Turan, Güven; Keleş, AhmetAmaç: Vücut dışı şok dalgaları ile taş tedavisi (ESWL) ürolitiyazis tedavisinde kullanılan invazif olmayan bir yöntemdir. Bu çalışmanın amacı ürolitiyaziste kullanılan ESWL tedavisinin sonuçlarını ve uygun endikasyonlarını ortaya koymaktır. Yöntem: Temmuz 2009-Temmuz 2011 arasında üriner sistemde soliter taş nedeniyle ESWL tedavisine alınan 51 hasta çalışmaya alındı. ESWL seanslarını takibeden 3 ay içinde taşsızlık durumu ve komplikasyonlar gözlenip değerlendirildi. Bulgular: Ellibir hastanın 38'i (% 74.5) erkek 13'ü kadındı (% 25.5). Hastaların yaşları 20-73 arası değişmekteydi (ort. 41.7 yıl). Kırkdört hastada (% 86) üç ay sonunda taştan tam arınma gerçekleşti. Otuzüç böbrek ve 18 üreter taşının sırasıyla 29'unda (88 %) ve 13'ünde (72%) arınma sağlandı. ESWL yapılan 7 hastada başarı sağlanamadı, Üreterorenoskopik litotripsi ve perkütan nefrolitotomi gibi invazif girişimler uygulandı. Sonuç: ESWL özellikle ürolitiyazis tedavisinde son derece etkin ve invazif olmayan bir tedavi yöntemidir. Bu çalışmada böbrek ve üreter taşlarında başarı şansı sırasıyla %88 ve %72 bulunmuştur. Ayrıca taş üriner sistemde ne kadar distalde ise başarı şansı o kadar düşmektedir.Yayın Combined anterior transobturator mesh with four straps and laparoscopic sacrocolpopexy in the treatment of pelvic organ prolapsus: Our early experience in two cases(2010) Nuhoğlu, Barış; Ceylan, Osman; Hazar, Aydın İsmet; Balcı, Mustafa Bahadir Can; Taş, Tuncay; Sinanoğlu, OrhunKadında pelvik taban stabilitesinin bozulması üriner inkontinans, genito-üriner ve rektal prolapsus, ve cinsel fonksiyon bozukluğuna yol açar. Pelvik organ prolapsı (POP) tedavisinde kullanılan abdominal ve vajinal yöntemlerde son yıllarda gelişmeler yaşanmıştır. Abdominal girişimler laparoskopinin uygulanması ile minimal invazif ve daha az morbid hale gelmiştir. Bu yazıda, iki hastada aynı seansta gerçekleştirilen transobturatuar yolla vajinal meş tatbiki ve laparoskopik sakrokolpopeksi uygulaması ile POP onarımı sunulmuştur. İlk olgu olan 77 yaşındaki bayan hastanın, evre III sistoseli ve evre III collum uteri resti prolapsı mevcuttu. Hastanın 30 yıl önce myoma uteri nedeniyle abdominal subtotal histerektomi ve sağ ooferektomi öyküsü vardı. İkinci olgu olan 67 yaşındaki bayan hastanın, evre III sistoseli ve vajinal kaf prolapsı mevcut idi. Hasta 16 yıl önce myoma uteri nedeniyle total abdominal histerektomi ve bilateral salpingooferektomi operasyonu geçirmişti.Yayın The comparative analysis of medical and surgical castration on rat prostate apoptosis and glandular atrophy(Aves, 2009) Kurtulus, F. O.; Sinanoğlu, Orhun; Tandogdu, Zafer; Tuzlali, Pınar; Fazlioğlu, Adem; Cek, MeteObjective: The aim of the study is to compare the effect of surgical and medical castration on prostate tissue apoptosis. Materials and methods: Rats were either surgically or medically castrated. Apoptosis and glandular atrophy in the prostate was assessed via Bax antibody immunohistochemical staining method. 30 adult (10 weeks old) Sprague Dawley Rats weighing about 250 gr were evaluated in three different groups for two weeks. Group (A) consisted of cyproterone acetate (CPA) administered rats (n:12) and Group (B) consisted of surgically castrated rats (n:12). The third group of six rats was the sham operated control group. Histopathologic and immunohistochemical apoptotic activity and glandular atrophy of the prostate was evaluated at the end of the second week. Results: Significant glandular atrophy was seen in six rats in the medically castrated Group (50%) and in all 12 rats of the surgically castrated (100%). Prostatic atrophy in the surgically castrated group was more significant than the medically castrated group (Fischer's exact test p=0.014). 58.3%, 100% and 0% of the rats in Group A, B and the control group respectively had an increased apoptotic staining in the prostate. Apoptosis in the surgically castrated group was more significant (Fischer's exact test p=0.037) than the medically castrated group. Conclusion: In this study we found that surgical castration is superior to medical castration in inducing apoptosis in the prostate of the rat.Yayın Comparison of Non Enhanced Computed Tomography with Ultrasound in Patients with Renal Colic(Aves, 2013) Çakıroğlu, Basri; Eyupoğlu, S. Erkan; Hazar, A. Ismet; Balci, M. B. Can; Sinanoğlu, Orhun; Aksoy, Şuleyman HilmiObjective: The aim of the study is to compare the efficacy of non enhanced computed tomography (NECT) with ultrasound (US) imaging in the assessment of ureteral stone in patients admitted to emergency department with flank pain. Methods: Between January 2012 and June 2012, the data of patients admitted to the urology outpatient clinic or emergency department with uni or bilateral flank and/or groin pain were included in the study. The data of US, NECT and urinanalysis were retrospectively reviewed. Patients whose stones were not detected on US examination and refered to NECT examination were included in the study. Results: The mean age and stone size of the 138 patients included in the study were 35.3 +/- 10.8 (7-68), 6.12 +/- 2.68 (3-17), respectively. The patients were distributed according to stone size; the mean age, stone size of 63 patients in group I and group II were 33.1 +/- 10.7, 3.93 +/- 0.98 mm and 37.1 +/- 10.9, 7.96 +/- 2.24 mm respectively. NECT, US sensitivities in Group 1 and Group 2 were 96% (72/75), 56% (76) and 97% (63), 56% (76). The patients were also distributed according to stone location in the urinary tract; the mean age and stone size of 47 patients in group A (kidney stones) were 36.0 +/- 9.47, 5.52 +/- 0.3 mm respectively. the mean age and stone size of 23 patients in group B (renal pelvis and upper ureteral stones) were 38.10 +/- 11.1 and 7.87 +/- 1.98 mm, the mean age and stone size of 25 patients in C group (mid ureteral Stones) were 34.5 +/- 10.2 and 6.02 +/- 1.33 mm, the mean age and stone size of 43 patients in D group (lower ureteral stones) were 33.4 +/- 11.9 and 5.86 +/- 2.33 mm, respectively. Conclusion: NECT is more efficient than US in the detection urinary stones in patients admitted to the emergency department. However, the non invasive US on bedside examination in the emergency department can be useful in the detection of urinary stones. Computed tomography can be useful in cases with negative stone findings in US.Yayın Comparison of plasmakinetic transurethral resection of the prostate with monopolar transurethral resection of the prostate in terms of urethral stricture rates in patients with comorbidities(Elsevier Inc, 2014) Sinanoğlu, Orhun; Ekici, Sinan; Balci, M. B. Can; Hazar, A. Ismet; Nuhoğlu, BarisPurpose: To compare urethral stricture rates in comorbid patients undergoing plasmakinetic transurethral resection of the prostate (PK-TURP) and monopolar transurethral resection of the prostate (M-TURP) for benign prostatic hyperplasia. Methods: The data of 317 patients with comorbidities undergoing either PK-TURP or M-TURP from September 2008 to December 2012 were retrospectively evaluated. Preoperative and postoperative 12-month International Prostate Symptom Score, maximal flow rate, postoperative International Index of Erectile Function scores, and urethral stricture rates were evaluated. Results: A total of 154 patients underwent M-TURP and 163 patients underwent PK-TURP. Urethral stricture rates were 6/154 in the M-TURP treatment arm and 17/163 in the PK-TURP treatment arm (P= 0.000). In the presence of hypertension and/or coronary artery disease and/or diabetes mellitus, the risk of urethral stricture complication was significantly higher in the PK-TURP group than in the M-TURP group (P= 0.000). Conclusions: The risk of urethral stricture increases with PK-TURP in elderly patients with a large prostate and concomitant hypertension and/or coronary artery disease and/or diabetes mellitus. Therefore, PK-TURP should be performed cautiously in this group of benign prostatic hyperplasia patients.Yayın Comparison of Power Doppler Ultrasound with Gray Scale Transrectal Ultrasound in Predicting Cancer Positive Prostate Biopsy Cores(Aves, 2010) Kahraman, Turgay; Çubuk, Rahmi; Sinanoğlu, Orhun; Tasalı, Nuri; Özarar, Mumtaz; Saydam, BülentObjective: The aim of this study is to compare the effect of transrectal power Doppler ultrasound (PDUS) and gray scale transrectal ultrasound (TRUS) for the diagnosis of prostate cancer. Materials and Methods: Seventy-six patients evaluated with transrectal PDUS and TRUS underwent eight systematic TRUS guided core-needle biopsies, with additional cores from abnormal areas. Histologic diagnoses were classified as benign prostatic hyperplasia, chronic prostatitis, intraepithelial neoplasia and adenocarcinoma. TRUS and PDUS findings of the cases were recorded. Results: PDUS sensitivity, specificity, positive predictive value (PPV) and negative predictive values were 81%, 81%, 54% and 94%, respectively. PDUS had a greater sensitivity and specificity than TRUS (43% and 60%, respectively) and identified cancer cases more accurately (Table 2). Conclusion: Hypervascular foci in PDUS signify suitable zones for biopsy. When combined with systematic TRUS guided biopsy, PDUS increases the cancer detection rate with additional biopsies from suspicious hypervascular foci. Transrectal PDUS guided biopsy should be combined with gray scale TRUS guided biopsy to increase accuracy in the diagnosis of prostate cancer.Yayın Effectiveness of Shock Wave Lithotripsy (SWL) Treatment of Kidney Stones Larger than Two Centimeter(Aves, 2012) Çakıroğlu, Basri; Hazar, A. Ismet; Balci, Mustafa Bahadir Can; Sinanoğlu, Orhun; Özkan, Arif; Nuhoğlu, BarisObjective: We aimed to investigate the effectiveness of SWL in the treatment of renal stones over 2 cm retrospectively. Methods: One hundred and nine patients (80 men and 29 women), who had been treated with ESWL because of 2cm or greater renal stones between January 2007 and January 2011, were enrolled to the study. Participants with a renal stone sized between 2 and 2.5 cm were grouped as group 1 and the others with a renal stone over 2.5 cm were grouped as group 2. We comapared the quantity of shock wave, analgesia requirement, efficacy and side effects between groups. A new generation ESWL device, Storz Medical Modulith SLK, was used for treatment. Data of the patients was analysed retrospectively. ESWL was considered successful if residual stone pieces smaller than 3 mm were detected in a 3 months period. Results: Renal stones were cleaned successfully in 100 (91.7%) patients who had been followed up for three months. There was no significant difference between group 1 and 2 in terms of residual stones. A patient required additional treatment (1.69%) in group 1, while 4 patients (8%) required additional treatment in group 2. Development rate of stone street in group 1 and 2 was 3.38% (2 patients) and 10% (5 patients), respectively. Five patients in both 2 groups required flexible uroterorenoscopy due to residual stones. Analgesic requirement rates were similar in both groups. 82 (75.2%) patients had not required anlgesic, but 27 participants had been administered intramuscular diclofenac or Tradamol. Neither general, spinal or epidural anestesia nor sedation and narcotic analgesia was administered. Haematuria rates in group 1 and 2 were 15.2% and 36%, respectively. There was also no significant difference between groups in terms of skin rash rates. Conclusion: New generation electromagnetic ESWL provides effective and reliable treatment with minimal complications in patients with renal stones over 2 cm.Yayın İki santimetre üzerindeki böbrek taşlarının tedavisinde şok dalga litotripsinin (swl) etkinliği(2012) Özkan, Arif; Nuhoğlu, Barış; Sinanoğlu, Orhun; Balcı, Mustafa Bahadir Can; Hazar, A.İsmet; Çakıroğlu, BasriAmaç: Böbrekte 2 cm ve üzerinde taşların tedavisinde Shock Wave Lithotripsinin (SWL) etkinliğini araştırmayı amaçladık. Yöntemler: Ocak 2007 ile Ocak 2011 tarihleri arası böbrekte 2 cm ve üzerindeki taşı tanısıyla SWL uygulanan 109 hasta (80 erkek ve 29 kadın) ça- lışmaya dahil edildi. Hastaların yaşları ortalaması 43 idi. Hastaların 2 ile 2.5 cm arası olan taşları grup 1 ve 2.5 cm üzerindeki taşları grup 2 olarak iki gruba ayrıldı. Gruplar arasında, atış sayısı, ağrı, etkinlik ve yan etkiler arasında fark ve ek tedavi ihtiyacı karşılaştırıldı. SWL işleminde yeni jenerasyon elektoromanyetik Storz Medical Modulith SLK marka SWL cihazı kullanıldı. Hastaların bilgileri retrospektif olarak değerlendirilmiştir. Üç aylık periyot içinde 3 mm veya daha küçük rezidüel taş parçalarının kalması halinde ESWL başarılı olarak kabul edilmiştir. Bulgular: Üç aylık takibi yapılabilen 109 böbrek taşlı hastanın 100ünde (%91.7) taşdan temizlendiği saptandı. Grup 1 ile Grup 2 arasında rezidüel taş açısından fark bulunmadı. Grup 1de ek tedavi bir hasta (%1.69) ve taş yolu iki hasta (%3.38), grup 2 de 4 hastaya ek tedavi (%8) ve 5 hastada taş yolu (%10) oluştu. Her iki grupta rezidüel taşlar nedeniyle 5 hastaya flesible üreterorenoskopi (URS) ile taşlar temizlendi. Her iki gruptaki hastaların aneljezik ihtiyaçları arasında anlamlı fark yoktu, hastaların 82inde (%75.2) herhangi bir analjezi ihtiyacı olmadı. Yirmiyedi hasta ağrısı olması nede- niyle intramusküler diklofenak ve tramadol yapıldı. Hiçbir hastaya genel, spinal ve epidural anestezi, sedasyon ve narkotik analjezi uygulanmadı. Minör komplikasyonlar olarak grup 1 de %15.2 ve grup 2 de ise %36 oranında hematüri ve her iki grup arasında cilt kızarıklığı oranında bir fark olmadığı görülmüştür. Sonuç: Böbrekte 2 cm ve üzerindeki taşlarda yeni jenerasyon elektromanyetik ESWL yüksek etkinliği, güvenilirliği ve minimal komplikasyonları ile tedavi seçenekleri arasında ilk sırada yer almaktadır.Yayın Infravesical Obstruction Index in Patients with Benign Prostatic Hyperplasia is the Best?(Aves, 2012) Çakıroğlu, Basri; Sinanoğlu, Orhun; Hazar, A. Ismet; Balci, M. B. Can; Nuhoğlu, Baris; Aksoy, S. HilmiObjective: The aim of the study is to evaluate the correlation among the factors such as the International prostate symptom score (IPSS), uroflowmetry (Qmax), prostate volume and postvoiding residue (PVR) in predicting infravesical obstruction in patients with benign prostate hyperplasia. Methods: The data of 134 patients referred to the urology outpatient clinic between January 2010 and December 2010 were retrospectively reviewed. The patients were distributed in three groups according to IPSS values; 1st, lower IPSS group (n=35), 2nd, moderate IPSS group (n=67) and 3rd, higher IPSS group (n=32). IPSS, prostate volume, postvoiding residue (PVR), and maximum urine flow (Qmax) values were compared. Prostate volumes and PVR were evaluated with suprapubic ultrasound. The patients with comorbidities which may affect voiding function were excluded from the study. Results: The mean age and IPSS of study patients were 55.6 (43-88) and 13.5 (0-35) respectively. Mean prostate volume and PVR of the 3rd group were significantly higher compared to the 1st and 2nd groups. Conclusion: Although IPSS is a subjective finding of infravesical obstruction, a higher score in patients with lower urinary tract symptoms is in parallel with the objective parameters such as Qmax and PVR.Yayın Kalisiyel divertikül olgusu ve radyolojik bulgular(Maltepe Üniversitesi, 2009) Çubuk, Rahmi; Tasalı, Nuri; Canbora, Burcu; Atasoy, Mehmet; Sinanoğlu, Orhun; Güney, ŞefikNadir görülen bir anomali olan kalisiyel divertikül, böbrek toplayıcı sisteminin kortiko medüller bölgeye doğru idrar dolu kistik bir poşseklinde herniasyonu olup söz konusu kistik kavite, sağlam kalisiyel doku ile dar bir istmus aracılığıyla birleşmektedir. Nonsekretuvar özellikteki bu kistik poş, üriner staz ve bunu izleyen komplikasyonlara zemin hazırlamaktadır. Bu olgularda kalsiyel divertikül, yapılan ilk basamak radyolojik tetkik olan ultrasonografide (US) genellikle kortikalkist tanısı almaktadır. Kalisiyel divertikülün diğer renal patolojilerinden ayrıcı tanısı ve doğru tedavisinin belirlenmesinde intravenöz kontrast madde kullanılarak yapılan intravenözpiyelografi(İVP) ve bilgisayarlı tomografi(BT) önemlidir. Bu makalede kalisiyeldivertikül olgusunun US, İVP ve BT bulgularını sunuyoruz.Yayın Komorbiditesi olan hastalarda transüretral prostat rezeksiyonunun postoperatif sonuçları(Maltepe Üniversitesi, 2013) Sinanoğlu, Orhun; Ekici, SinanAmaç: Çalışmanın amacı, BPH nedeniyle transüretral prostat rezeksiyonu yapılmış hipertansiyon (HT), koroner arter hastalığı (KAH), diabetes mellitusu (DM) ve kronik obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH) gibi komorbiditeleri olan hastalarda, postoperatif 12. ayda IPSS, Qmax, erektil durum ve üretra darlığı gibi klinik verileri değerlendirmektir. Gereç ve yöntem: Eylül 2009'dan Aralık 2011'e kadar TURP yapılan 85 hasta değerlendirildi. Preoperatif parametrelere yaş, Uluslararası Prostat Semptom Skoru (IPSS), Uluslararası Erektil Fonksiyon Indeksi (IIEF), prostat hacmi, postvoiding rezidü, maksimum akım(Qmax) dahildi. Ameliyat sırasındaki veriler ve postop 12. Aydaki IPSS, IIEF, Qmax, üretra darlığı oranları değerlendirildi. Bulgular: Seksen beş hastaya TURP yapıldı. Hastaların hepsinde bir veya daha fazla komorbidite vardı. Ortalama operasyon süresi 59.8±17.8 dakikaydı. Preoperatif /postoperatif 12. Ayda IIEF ve IPSS skorları sırasıyla; 18.6±7.8/15.0 ± 6.5 (p<0.05) ve, 18.6±7.8/10.0 ±7.3 (p<0.05) idi. Qmax:8.5±2.7 /20.0 ±4.9 (p<0.05) olarak bulundu. Üretra darlığı oranları 3/85 (% 3) olarak bulundu. Sonuçlar: BPH lı hastada TURP, IPSS, Qmax ve erektil fonksiyon da anlamlı oranda iyileşme sağlamaktadır. Üretra darlığı oranları kabul edilebilir düzeydedirYayın Primary Mucosa-Associated Lymphoid Tissue (MALT) Lymphoma of the Urinary Bladder: A Rare Case Report(Aves, 2013) Yener, Neşe Arzu; Sinanoğlu, Orhun; Sezgin, Gülbuz; Midi, Ahmet; Ekici, SinanPrimary lymphoma of the urinary bladder is rare and comprises about 2% of all extranodal lymphomas. We here aimed to report a fifty six yearold man with complaints of dysuria, pollakuria having a primary urinary bladder lymphoma of mucosa-associated lymphoid tissue (MALT) type. Its differential diagnosis with severe chronic cystitis and other lymphoma types is important and may cause diagnostic problems. Immunohistochemistry is important in these cases.Yayın Primer testis lenfoması: Olgu sunumu ve literatürün gözden geçirilmesi(2013) Gürel, Bora; Eyyüpoğlu, Seyit Erkan; Sinanoğlu, Orhun; Çakıroğlu, BasriPrimer testis lenfoması(PTL) nadir görülen bir testis tümörü olup, tüm testis tümörlerin %1-9’unu oluşturmaktadır. Preoperatuvar dönemde diğer tümörlerden ayrımı güçtür. Tanı histopatolojik olarak konulur. En sık rastlanan histolojik tipi diffüz büyük B hücreli lenfomadır. Orşiektomi sonrası adjuvant radyoterapi ve/veya kemoterapi uygulanmaktadır. Prognozu diğer testis tümörlerinden kötü olup, ilk 1 yıl içinde yayılım bulgusunun olmaması iyi prognoz işareti olarak kabul edilir. Biz 71 yaşında bir olguyu literatür eşliğinde sunduk.Yayın Rat penil erektil dokusunda medikal ve cerrahi kastrasyonun neden olduğu apoptozun karşılaştırmalı değerlendirilmesi(Maltepe Üniversitesi, 2012) Eyyüpoğlu, Seyit Erkan; Sinanoğlu, Orhun; Ekici, Sinan; Aydın, Memduh; Çek, MeteAmaç: Siproteron asetat (CPA) ve cerrahi orşiektominin rat penil erektil dokusundaki apoptotik etkisini Bax proteinine bağlı olarak değerlendirmek. Yöntem: Postpubertal Wistar Albino ratlar üç gruba ayrıldı. İlk gruba (A) bilateral orşiektomi (n=10), ikinci gruba (B) haftada bir 14 gün süreyle 15 mg intramusküler CPA uygulaması (n=10) yapıldı. Üçüncü grup (C; sham opere) kontrol grubu (n=10) olarak alındı. Tüm ratlar postoperatif 14. günde sakrifiye edilip penil kavernöz cisimleri blok olarak alındı, Bax proteinine karşı oluşturulmuş anti-mouse IgG içerikli miyarla immünohistokimyasal olarak boyandı ve kavernözal alanlar değişik büyütmelerle mikroskop altında incelendi. Gruplar arasındaki Bax ekspresyonundaki farklılıklar one way ANOVA ile değerlendirildi. Bulgular: Proksimal, mid ve distal penil kesitler arasında apoptosis bakımından fark olmadığı görüldü. Cerrahi kastrasyon grubunun penil apoptotik derecesi CPA grubununkinden yüksek bulundu (p<0.001). Her iki gruptaki apoptoz derecesi kontrol grubununkinden yüksek idi (p<0.001). Sonuç: Medikal androjen deprivasyonunun da penil erektil dokuda apoptoza yol açtığı ancak bu etkinin cerrahi kastrasyona göre düşük olduğu gözlenmiştir.Yayın Renal Kolikli hastalarda bilgisayarlı tomografi ile ultrasonagrafi bulgularının karşılaştırılması(2013) Sinanoğlu, Orhun; Balcı, Mustafa Bahadir Can; Hazar, A.İsmet; Çakıroğlu, Basri; Aksoy, Süleyman Hilmi; Eyüpoğlu, S. ErkanAmaç: Acil servise yan ağrısı ile başvuran hastalarda spiral bilgisayarlı tomografi (BT) ile ultrasonografinin (USG) üreter taşını göstermedeki tanısal etkinliğini karşılaştırmayı amaçladık. Yöntemler: Ocak 2012 ile Haziran 2012 tarihleri arasında acil servise ve üroloji polikliniğine tek ya da iki taraflı yan ağrısı, karın ağrısı,kasık ağrısı şikayeti ile başvuran ve renal kolik olduğu şüphelenilen hastalar retrospektif olarak incelenerek çalışmaya dahil edildi. Hastaların yapılan ultrason, tomografi ve tam idrar tetkikleri incelendi. Ultrason yapılıp taş tespit edilemeyen ve sonra tomografi yapılan hastalar çalışmaya alındı. Bulgular: Çalışmaya dahil edilen 138 hastanın yaşları ortalaması 35,3±10,8 (7-68), taş çapları 6,12±2,68 (3-17) mm, taş çapına göre ayrılan Grup 1'de 63 hasta yaş ortalaması 33,1±10,7 ve taş çapı ortalaması 3,93±0,98 mm olarak bulundu. Grup 2'de 75 hastanın yaş ortalaması 37,1±10,9 ve taş çapı ortalaması 7,96±2,24 mm idi. Grup 1'de BTnin sensivitesi %96 (72/75) ve ultrasonun sensivitesi %56 (76) olarak bulundu. Grup 2'de BTnin sensivitesi %97 (/63) ve ultrasonun sensivitesi %64 (63) tespit edildi. Taşların bulunduğu anatomik lokalizasyonuna göre gruplamada A grubunda (böbrekler) 47 hastanın yaşları ortalaması 36,0±9,4 ve taş çapları 5,52±0,43 mm, B grubunda (pelvis ve üst üreter) 23 hastanın yaşları ortalaması 38,10±11,1 ve taş çapları 7,87±1,98, C grubunda (orta üreter) 25 hastanın yaşları ortalaması 34,5±10,2 ve taş çapları 6,02±1,33 mm, D grubunda (alt üreter) 43 hastanın yaş ortalaması 33,4±11,9 ve taş çapları 5,86±2,33 mm idi. Sonuç: Bilgisayarlı tomografi acil servise renal kolik şikayeti ile başvuran hastalardaki üriner sistem taşlarını tespit etmede USGden daha etkilidir. Bununla birlikte, yatak başı kullanılan ve invazif olmayan USG, acil servislerde üriner taşların tespitinde ilk seçenek olarak kullanılabilir. Bilgisayarlı tomografi, ultrason sonucu negatif gelen hastalar için kullanışlı olabilir.Yayın Signet-ring cell adenocarcinoma of urinary bladder having primary gastric origine: case report(Maltepe Tıp Dergisi, 2018) Parlakkılıç, Oğuzhan; Avcı, Egemen; Kurtuluş, Fatih; Sinanoğlu, OrhunPrimary bladder tumor is a frequent urological malignancy, whereas the incidence of metastatic bladder tumor from a distant organ is quite rare. Metastatic bladder tumors are responsible for less than 2 % of all bladder tumors and originate most commonly from a melanoma, breast cancer, and gastric cancer. Signet ring cell cancer is a rare type of bladder malignancy, accounting for approximately 0,24% of all urinary bladder malignancy. We report a case of a 68 years-old woman who underwent total gastrectomy and left pneumonectomy 2 years ago. On routine control, thickening of bladder wall with bilateral grade 1-2 hydronephrosis was detected on ultrasonography and computerized tomography scan. A bladder tumor was detected and resected with transuretral resection. The histopathological examination revealed secondary Signet ring cell adenocarcinoma of the urinary bladder.Yayın Testiküler epidermoid kist: olgu sunumu(Maltepe Üniversitesi, 2013) Çakıroğlu, Basri; Ateş, Lora; Aksoy, Süleyman Hilmi; Sinanoğlu, OrhunTestiküler epidermoid kist son derece nadir görülen benign bir tümördür. Tüm testiküler neoplazilerin yaklaşık %1'ini oluşturur. Histogenezi tartışmalı olmakla birlikte, epidermoid kist, benign, monodermal teratom olarak kabul edilmektedir. Teratomdan ayırımı teratomların malign olmaları nedeni ile gereklidir. Tedavi seçenekleri koruyucu cerrahi ya da orşiektomidir. Yirmi iki yaşında testiküler epidermoid kist olgusunu klinik, radyolojik ve histopatolojik bulguları ile birlikte tanı ve tedavi seçeneklerini tartışarak sunduk.