Olanzapinin şıçanlada alkol yoksunluk sendromu üzerine etkisi
Küçük Resim Yok
Tarih
2006
Yazarlar
Dergi Başlığı
Dergi ISSN
Cilt Başlığı
Yayıncı
T.C. Maltepe Üniversitesi, Tıp Fakültesi
Erişim Hakkı
info:eu-repo/semantics/openAccess
Özet
Alkol ve madde bağımlılığının nörobiyolojisine genel olarak bakıldığında, dopaminerjik sistemin ana nörotransmitter sistem olduğu görülmektedir. Serotonerjik sistem, GABAerjik sistem, glutamaterjik sistem ve nitrerjik sistem gibi santral sinir sistemi (SSS)’nin diğer nörotransmitter sistemleri de hem bağımsız olarak hem de dopaminerjik sistemle aralarındaki etkileşimler doğrultusunda madde bağımlılığının oluşmasında önemli roller üstlenmektedirler (Uzbay, Yüksel 2003). Madde bağımlılığı ile ilgili yapılan farmakolojik çalışmalarda çeşitli maddelerle oluşan yoksunluk ve madde kullanma davranışları arasında ortak hücresel ve moleküler mekanizmaların söz konusu olduğu görülmüştür. Mezokortikolimbik dopaminerjik yolak ve onun innerve ettiği nükleus akkumbens bağımlılık yapıcı maddelerin keyif verici etkisini arttıran ortak nöronal devrelerdir. Kokain, alkol, opioid ve amfetamin gibi maddelerin pozitif pekiştirici etki meydana getirmelerinde nukleus akkumbens ve mezolimbik sistemde dopaminerjik uyarıyı artırmaları rol oynamaktadır (Koob 1992a). Bu maddelerin nukleus akkumbens ve mezolimbik dopaminerjik sistemde dopamin salıverilmesini arttırdıkları hayvan deneylerinde mikrodiyaliz yöntemi ile de gösterilmiştir (Zocchi ve ark. 2003). Nükleus akkumbensin tahrip edilmesi veya D1 ve D2 reseptör antagonistlerinin verilmesi kokain, amfetamin ve alkolün pozitif pekiştirici etkilerini ortadan kaldırmaktadır (Hardman, Limbird 2000). Ventral tegmental alan (VTA) ve substantia nigrada bulunan dopaminerjik hücrelerdeki aktivasyon deney hayvanlarında lokomotor stimülasyona neden olmaktadır (Schatzberk ve ark. 2000). Kokain, dopamin taşıyıcısına bağlanmakta ve sinir ucuna dopamin alımını etkili bir biçimde bloke ederek sinaptik aralıkta dopaminerjik etkinliği artırmaktadır (Venton ve ark. 2006). Dopamin taşıyıcı geninin çıkarıldığı (knock out) fareler kokain ve diğer stimulanların farmakolojik etkilerine duyarsızlaşmaktadırlar (Balter 1996). Nükleus akkumbens ve VTA’daki dopaminerjik nöronlarında lezyon oluşturulmuş sıçanlar self-stimülasyonu (kendini uyarma) öğrenememektedirler (Roberts ve ark. 1980). Yapılan çalışmalarda, nükleus akkumbenste ekstrasellüler dopamin konsantrasyonun, intraperitoneal veya intravenöz olarak uygulanan kokain ve amfetaminle birlikte arttığı saptanmıştır. (Weiss ve ark. 1992; DiChiara, Imperato 1988). Kokain bağımlılığında. D1 ve D2 dopamin reseptörlerinin mezolimbik dopaminerjik sistemdeki aktivasyonunun nüksü (relaps) tetiklediği gösterilmiştir (Self ve ark. 1996; Koob 1992a). Nöroanatomik yönden bakıldığında nükleus akkumbensteki dopamin nöronlarının pozitif pekiştiriciye aracılık ettiği, amigdalanın da madde bağımlılığında ve ödüllendirme de önemli bir rol oynadığı söylenebilir (Bechara ve ark. 1995; Koob 1992b). Dopamin reseptör blokerleri ile tedavi, alkol bağımlılığı olan hastalarda alkole olan yoksunluğu azaltabilmekte ve hastaların alkol bağımlılığı ile baş etmesini kolaylaştırabilmektedir. Deney hayvanları ile yapılan çalışmalarda dopamin antagonistlerinin kokain kullanımını azalttığı gözlenmiştir (Kuhar ve ark. 1991; Richardson ve ark. 1994; Bourland, French 1995). Olanzapin ile rodentlerde yapılan çalışmalarda olanzapininin de kokain kullanımını azalttığı bulunmuştur (Meil, Schechter 1997; Rasmussen ve ark. 2000). Çeşitli atipik antipsikotik ajanların madde bağımlıları üzerine olan etkileri incelendiğinde, değişik çalışmalarda farklı etkileri olduğu gözlemlenmiştir. Klozapinin madde kötüye kullanımını ve yoksunluk sendromunun şiddetini azalttığı bulunmuştur (Buckey ve ark. 1994; Tsuang ve ark. 1999, Zimmet ve ark. 2000, Drake ve ark. 2000). Risperidonla yapılan bir çalışmada ise, rodentlerin alkole yönelişlerinin risperidon tedavisi ile azaldığı gözlemlenmiştir (Panocka ve ark. 1993a). Yapılan başka bir çalışmada ise, madde yoksunluğunun ve madde kötüye kullanımının olanzapin tedavisi ile azaldığı saptanmıştır (Conley ve ark. 1998). Bütün bu bilimsel verilerden hareketle, alkole bağımlı yapılmış sıçanlarda yoksunluk sendromuna ait belirtilerin, atipik bir antipsikotik olan olanzapin kullanımı ile azalması beklenebilir. Bu tez çalışması ile olanzapinin alkol yoksunluk sendromunun belirgin ve önemli semptomları olan lokomotor hiperaktivite, ıslak köpek silkinmesi (wet dog shakes), tremor, ajitasyon, stereotipik davranışlar ve odiyojenik epileptik nöbetler (Uzbay, Kayaalp 1995; Uzbay ve ark. 1997) üzerine etkileri geniş bir doz aralığında incelenerek ilacın hem yoksunluk sendromununu tedavi veya kontrol etme kapasitesi, hem de etki düzeneği ile alkol bağımlılığı ile etkileşip etkileşmediği konularına açıklık getirilmeye çalışılmıştır.
Açıklama
Anahtar Kelimeler
Kaynak
WoS Q Değeri
Scopus Q Değeri
Cilt
Sayı
Künye
Ünsalan, N. (2006). Olanzapinin şıçanlada alkol yoksunluk sendromu üzerine etkisi / The effects of olanzapine on alcohol withdrawal syndrome in rats. (Yayımlanmamış Tıpta Uzmanlık Tezi). Maltepe Üniversitesi, Tıp Fakültesi, İstanbul.