Yazar "Gündüz, Hüseyin" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 3 / 3
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Yayın Anevrizmektomi yapılan koroner arter hastalarında QT dispersiyonundaki değişim(Türk Kardiyoloji Derneği, 2000) Altınmakas, Suat; Yıldız, Sezai; Oğuş, Temuçin Noyan; Dağdeviren, Bahadır; Gündüz, Hüseyin; Keser, Nurgül; Pektaş, OralBu çalışmanın amacı anterior miyokard infarktüsü (MI) geçirmiş anevrizması olan ve olmayan olgular arasında QTD de anlamlı fark olup olmadığını araştırmak ve anevrizmektomi yapılan olgularda QTD'daki değişimi değerlendirmekti. Bu amaçla çalışmamıza koroner "bypass" ve anevrizmektomi uygulanan anterior MI'lı 22 hasta (Anevrizma Grubu: AG) ile koroner bypass operasyonu geçiren anterior MI'lı anevrizması olmayan 15 hasta (Kontrol Grubu: KG) alınmıştır. Hastaların QTD'leri operasyondan 1 gün önce ve operasyondan 1 ay sonraki istirahat EKG'lerinden hesaplanmıştır. Aynı zamanda kalp hızına göre düzeltilmiş QT intervali ve QTD (QTcD) Bazett formülüne göre bulunmuştur. Bulgular: Operasyon öncesi QTcD AG'deki hastalarda anlamlı derecede daha yüksek (AG: 89±20 ; KG:76±19 p<0,04) olarak bulunurken; operasyon öncesi ile kıyaslandığında operasyon sonrası QTcD her iki gruptada anlamlı derecede daha düşüktü (AG: 89±20; 70±25 p<0,001; KG: 76±19; 61±22 p<0,02). Ancak operasyon ile sağlanan QTcD'deki azalmayı gruplar arasında karşılaştırdığımızda; QTcD'deki azalmanın anevrizmektomili hastalarda KG'ye oranla anlamlı derecede farklı olmadığını belirledik (AG: 19±28; KG:14±18; p>0,05). Bu sonuçlara göre QTD anevrizma varlığında anlamlı derecede uzar, fakat anevrizmektomi QTD'de revaskülarizasyon ile sağlananın ötesinde ek bir kısalma yaratmaz.Yayın Esansiyel hipertansiyonda sol ventrikül kitlesi ile bölgesel diyastolik fonksiyon arasındaki ilişki(Türk Kardiyoloji Derneği, 2000) Altınmakas, Suat; Yıldız, Sezai; Oğuş, Temuçin Noyan; Uyan, Cihangir; Gündüz, Hüseyin; Keser, Nurgül; Pektaş, OralPulsed wave doku Doppler (PDD) yöntemi sol ventrikül (SV) bölgesel diyastolik fonksiyonunu değerlendirmek için uygun bir yöntemdir. Bu çalışma esansiyel hipertansiyonda SV bölgesel diyastolik fonksiyonu ile sol ventrikül kitlesi arasındaki ilişkiyi değerlendirmek için planlandı. Bu amaçla 15 sağlıklı birey (Kontrol Grup:KG; ortalama yaş:54±7), SV hipertrofisi olmayan 16 (Grup-I:G-I; ortalama yaş:56±8) ve hipertrofisi olan 24 (Grup-II:G:II; ortalama yaş:58±7) hipertansif hastanın 2 ve 4 odacıklı transtorasik ekokardiyografik incelemede SV lateral, anterior, septum ve inferior duvarların bazal ve orta segmentten PDD hızları (Em ve Am), hız zaman integralleri (VZI) ile mitral akım örneği, ve izovolumik gevşeme zamanı (IVGZ) değerlendirildi. Devereux formülüne göre hesaplanan SV kitle indeksinin erkeklerde >125 g/m2; kadınlarda > 110 g/m2 olması SV hipertrofisi için kriter olarak kabul edildi. Antihipertansif tedavi alan hastalar çalışmaya alınmadı. Univariye analiz hipertansiyonda mitral E/A ve PDD Em/Am oranlarının anlamlı derecede azaldığını gösterdi. Ancak, normal grup ile hipertrofisi olmayan ve olan hipertansifleri student t testi ile karşılaştırdığımızda, hipertrofisi olan olgularda tüm miyokard segmentlerinde PDD Em/Am oranının azalmış olduğunu fakat hipertrofi yokluğunda sadece lateral ve anterior bazal segment ortalama PDD Em hızının anlamlı derecede farklı olduğunu gördük. Bu sonuçlara göre hipertrofisi olmayan hipertansiflerde SV bölgesel diyastolik fonksiyonunun anterior ve lateral bazal segmentlerde daha belirgin olarak bozulduğu fakat bölgesel diyastolik fonksiyondaki bozulmanın hipertrofi mevcutsa homojen olarak tüm miyokard segmentlerinde meydana geldiği ileri sürülebilir.Yayın Sol ventrikül diyastolik fonksiyon bozukluğu ile P dalga dispersiyonu arasındaki ilişki(Türk Kardiyoloji Derneği, 2003) Gündüz, Hüseyin; Binak, Emrah; Akdemir, Ramazan; Tamer, Ali; Ayarcan, Yasemin; Özkekeli, Mehmet; Uyan, CihangirHipertrofiye veya iskemik ventrikülde görülen diyastolik fonksiyon bozukluğu sol ventrikül diyastol sonu basıncında ve sol atriyum boyutunda artışa yol açmakta, sinüs ritminin idamesi ve atriyal kontraksiyonların varlığı kardiyak debinin devamı için büyük önem taşımaktadır. Çalışmamızın amacı yüzey elektrokardiyogramından kolayca elde edilen ve atriyal fibrilasyon gelişme riskini belirlemede kullanılan P dalga dispersiyonunun sol ventrikül diyastolik fonksiyonu ile olan ilişkini araştırmaktır. Çalışmaya kardiyoloji kliniğimizde trantorasik ekokardiyografi ile diyastolik fonksiyon bozukluğu belirlenen 73 olgu ( 39 erkek, 34 kadın, ortalama yaş 60±6 ) ve belirlenmeyen 60 olgu (27 erkek, 33 kadın, ortalama yaş 55±8 ) olmak üzere toplam 133 olgu alındı. Yüzey elektro kardiyogramlarından P maksimum ve P minimum değerleri ölçülerek P dalga dispersiyonları hesaplandı. P dispersiyonunun diyastolik fonksiyon bozukluğunun varlığı, etyolojisi, şiddeti ve ekokardiyografık ölçümlerle olan ilişkisi araşt ırıldı. Diyastolik fonksiyon bozukluğu olan hastalarda P dispersiyonu 53±9 ms, kontrol grubunda ise 43±9 ms idi ve iki grup arasında anlamlı fark mevcuttu (p<0.01). Diyastolik fonksiyon bozukluğu olan hastalar evrelendirildiğinde; P dispersiyonu evre 1'de 48±7 ms, evre 2?de 54±8 ms, evre 3'te 58±9 ms idi. Diyastolik disfonksiyonunun şiddeti arttıkça P dispersiyonunun arttığı görüldü ancak bu artış istatistiksel olarak anlamlı değildi (p>0.05). Diyastolik fonksiyon bozukluğu yapan etyoloji gözönüne alındığında P dispersiyonu iskemik kalp hastalığı olanlarda 53±8 ms, sol ventrikül hipertrofisi olanlarda 52±9 ms idi ve iki grup arasında anlamlı fark tespit edilmedi (p>0.05). Sonuç olarak diyastolik fonksiyon bozukluğu olan hastalarda P dıspersiyonun arttığı, bu artışın diyastolik fonksiyon bozukluğunun şiddeti ve etyolojisi ile ilişkili olmadığı, P dispersiyonu ile klinik ve ekokardiyografik parametrelerden sadece sol ventrikül ejeksiyon fraksiyonu arasında zayıf ancak anlamlı ilişki olduğu tespit edildi.