Yazar "Ermiş, Mehmet Nurullah" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 4 / 4
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Yayın Comparison of ultrasound-guided lumbar erector spinae plane block and transmuscular quadratus lumborum block for postoperative analgesia in hip and proximal femur surgery: A prospective randomized feasibility study(National Center for Biotechnology Information Search database, 2018) Tulgar, Serkan; Köse, Halil Cihan; Selvi, Onur; Şentürk, Özgür; Thomas, David Terence; Ermiş, Mehmet Nurullah; Özer, ZelihaStudy Objective: Lumbar Erector spinae Plane block (L?ESPB) is a modification of a recently described block. Both L?ESPB and Transmuscular Quadratus Lumborum block (QLB?T) have been reported to provide effective postoperative analgesia in hip and proximal femur surgery. Herein, we compare the effectiveness of L?ESPB and QLB?T in providing postoperative analgesia in patients undergoing hip and femur operations. Design: Double?blinded, prospective, randomized, feasibility study. Setting: Tertiary university hospital, postoperative recovery room and ward. Methodology: A total of 72 patients (American Society of Anesthesiology physical status classification II?III) were recruited. After exclusion, 60 patients were allocated to three equal groups (control, L?ESB and QLB?t). Interventions: Standard multimodal analgesia was performed in the control group while L?ESPB or QLB?T was performed in the block groups. Measurements: Pain intensity between groups was compared using Numeric Rating Scores. Furthermore, tramadol consumption and additional rescue analgesic requirement was measured. Results: There was no difference between demographic data or type of surgery. While there was no difference in Numeric Rating Scale (NRS) score at any hour between the block groups; NRS scores at the 1st, 3rd and 6th h, tramadol consumption during the first 12 h and total tramadol consumption, the number of patient required rescue analgesic in 24 h were significantly higher in the control group compared to both block groups. Conclusion: While L?ESPB and QLB?T have similar effect, they improve analgesia quality in patients undergoing hip and proximal femoral surgery when compared to standard intravenous analgesia regimen.Yayın Dörtlü hamstring otogrefti ile artroskopik ön çapraz bağ rekonstrüksiyonunun orta dönem sonuçları(Maltepe Üniversitesi, 2012) Şanel, Selim; Ermiş, Mehmet Nurullah; Büktel, Yusuf Hakan; Solakoğlu, Can; Ünsal, Faik MuratAmaç: Son yıllarda daha çok ön çapraz bağ rekonstrüksiyonunda otogreft kullanma eğiliminde artış vardır. Bilinen en sert ve en güçlü greft dörtlü hamstring tendonlarıdır. Amacımız dörtlü hamstring tendon greftini kullanarak proksimal femoral transfix fiksasyonu ile yapılan ön çapraz bağ rekonstrüksiyonunun ortama 4 yıllık sonuçlarını yayınlamaktır. Yöntem: Doksan altı hastanın dizinde dörtlü hamstring tendon otogrefti kullanılmıştır. Hastalar operasyon sonrası 1. ve 4. yılında subjektif, klinik, fonksiyonel olarak, Telos stres cihazı ve radyografik inceleme ile değerlendirilmiştir. 96 hastanın 2'si bayan, 94'ü erkek; 5 hasta profesyonel, 36 hasta amatör sporcuydu. Yaş ortalaması 24 (20-34 yaş arası) idi. Fonksiyon ve aktiviteyi değerlendiren skorlama sistemleri olarak preoperatif ve postoperatif kontrollerde International Knee Documentation Committee (IKDC) ve Lysholm-2 diz skorunu içeren sorgulama formları kullanıldı. Bulgular: Subjektif olarak hastaların %90'ı rekonstrükte edilen dizlerini %100 stabilite ile normal kabul etmişlerdir. Yüzde doksanı zedelenme öncesi aktivite düzeyine dönmüşlerdir. IKDC diz skoru ortalaması 96 hastanın 82'sinde (%85) A ve B olarak saptanmıştır. Lysholm-2 skoru ortalama 94 olarak bulundu. Telos stres cihazı ile ameliyat öncesi ortalama 13.7 mm ve ameliyat sonrası ortalama 2.8 mm ölçülen laksite değerleri arasında anlamlı fark bulundu (p<0.001). Sonuç: Femoral transfix fiksasyonu ile dört katlı semitendinosus- grasilis otogrefti kullanarak yapılan endoskopik ön çapraz bağ (ÖÇB) rekonstrüksiyonu tekniğinde orta dönemde başarılı ve mükemmel subjektif, objektif, fonksiyonel ve radyolojik sonuçlar elde ettik.Yayın Konjenital kalp hastalığı nedeniyle sternotomi veya orakotomi yapılmış hastalarda skolyoz ve kifoz gelişimi(2012) Solakoğlu, Can; Ünsal, Faik Murat; Mangal, Ferit; Ermiş, Mehmet Nurullah; Sarıtaş, Türkay; Polat, Ömer; Çoşar, YahyaAmaç: Konjenital kalp anomalisi nedeniyle medyan sternotomi veya torakotomi ile cerrahi tedavi uygulanmış hastaların uzun dönem takiplerinde skolyoz ve kifoz prevalansını araştırmak Hastalar ve Metod: 1987 ile 2009 yılları arasında konjenital kalp hastalığı nedeniyle ameliyat edilmiş 170 hasta çalışmaya dâhil edilmiştir. Hastaların 102?si kız, 68?i erkektir. Hastaların mevcut kalp hastalıkları siyanotik ve asiyanotik olarak iki gruba ayrılmıştır, buna göre siyanotik olanlar 149 (% 88), asiyanotik olanlar ise 21 kişidir (%12). Ameliyat oldukları dönemde 5 yaşın altında olanlar 131 (% 77), 5 yaş üzerinde olanlar ise 39 kişidir (% 23). Hastaların 158?ine (% 93) sternotomi, 12?sine (% 7) ise sol torakotomi uygulanmıştır. Hastaların kontrole geldiği tarihte ayakta çekilen toraks PA ve lateral grafileri üzerinden Cobb yöntemiyle ölçümler yapılmıştır. Lateral toraks grafilerinde T2-T5 kifozu ve T5-T12 kifozu ayrı ayrı ölçülmüştür. Sonuçlar: Çalışmamızda 170 hastanın % 25.2?sinde (43 hasta) skolyoz saptanmıştır. Bunlardan % 86?sında 100 ile 200 arasında eğrilik, % 14?ünde 200 ve üzerinde eğrilik saptanmıştır. Sternotomi yapılan hastalarda skolyoz gelişme oranı ile torakotomi yapılanlar arasında istatistiksel olarak bir fark bulunmamıştır (p=0.161). Hastaların ortalama kifoz açıları sternotomi yapılanlarda 32.920 iken, torakotomi yapılanlarda 29.670 saptanmıştır. T2-T5 kifozu ortalaması 14.50 iken T5-T12 kifozu 16.20?dir. Kifoz gelişimi açısından torakotomi yapılan hastalarla sternotomi yapılanlar arasında anlamlı fark bulunmamıştır (p=0.532 ve p=0.107). Skolyoz gelişen hastaların T2-T5 kifozu skolyozu olmayanlara göre anlamlı derecede düşük bulunmuştur. 5 yaş altında ameliyat edilenlerde skolyoz görülme oranı, 5 yaşından büyük olanlara göre 8.42 kat daha fazla saptanmıştır. Kalp hastalığının siyanotik olmasının skolyoz ve kifoz gelişimi açısından anlamlı bir farkı yoktur (p=0.362, p=0,586, p=0.184) Sonuç: Konjenital kalp hastalığı nedeniyle sternotomi ve torakotomi yapılan hastalarda skolyoz gelişme sıklığı artmış olup, T2-T5 kifozu da normal populasyona göre daha fazla bulunmuştur. Daha küçük yaşta ameliyat olanlarda omurga deformiteleri daha sık ortaya çıkmaktadır.Yayın Lomber spinal stenoz cerrahisinde intraoperatif nöromonitörizasyonun etkinliği(2012) Şentürk, Özgür; Ünsal, Faik Murat; Mangal, Ferit; Ermiş, Mehmet Nurullah; Polat, Ömer; Solakoğlu, CanAmaç: Lomber spinal stenoz nedeniyle posterior dekompresyon ve enstrümantasyon uygulanan hastaların ameliyat sırasında nöromonitörizasyon bulguları ile ameliyat sonrası 6. ay kontrolünde klinik bulgularının karşılaştırılması amaçlanmıştır Hastalar ve Metot: Mayıs 2011-Kasım 2011 tarihleri arasında lomber spinal stenoz nedeniyle opere edilen ve ameliyat sırasında nöromonitörizasyon uygulanan 20 hasta çalışmaya dâhil edilmiştir. Hastaların ortalama yaşı 69?dur, % 10?u (2 hasta) erkek, % 90?ı (18 hasta) bayandır. Hastaların ameliyat öncesi radyolojik değerlendirmeleri direk grafileri ve MR ile yapılmıştır. Ameliyat öncesi ve sonrası klinik değerlendirme SF36, Oswestry skoru ve Vizüel Analog Skor (VAS) ile yapılmıştır. Cerrahi tedavide bütün hastalara posterior enstrümantasyon yapıldıktan sonra dekompresyon uygulanmıştır. Bir hastaya cisimler arası füzyon uygulanmıştır. Nörolojik monitörizasyon için Transkortikal Motor Uyarılmış Potansiyeller kullanılmış, Amplitüd ve latans değişiklikleri kaydedilmiştir. Amplitüd değişikliklerin ile klinik sonuçların korelasyonu incelenmiştir. Sonuçlar: Hastaların ameliyat öncesi VAS skoru ortalaması 8 iken ameliyat sonrası ortalama skor 1.8?e gerilemiştir (p= 0,0001). Ameliyat öncesi SF 36 Skoru ortalaması 29,5 iken ameliyat sonrası 76,6?ya yükselmiştir (p= 0,0001). Ameliyat öncesi Oswestry skoru ortalaması 65,5 iken ameliyat sonrası 9,95?e gerilemiştir (p= 0,0001). Bütün hastalarda ameliyat sırasında TcMEP amplitüdlerinde artış saptanmıştır. 20 hastanın 14?ünde TcMEP amplitüdleri % 50?nin üzerinde artış göstermiştir. 6 hastada ise % 50?den az yükselme olmuştur. Amplitüd yükselmesinin az olduğu gruptaki hastaların stenoz seviyeleri veya ameliyat öncesi VAS skorlarıyla bir ilintisi bulunamamıştır. (p=0,156, p= 0.079)Sonuç: Bu çalışmada bütün hastalarda ameliyat sırasında motor evoked potansiyeli değerlerinde yükselme saptanmış ve bu değerdeki artışların ameliyat sonrası olumlu klinik sonuçlarda etkili olduğu fikri elde edilmiştir.