Yazar "Binak, Emrah" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 2 / 2
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Yayın The relation between impaired glucose tolerance and slow coronary flow(ELSEVIER IRELAND LTD, 2006) Binak, Emrah; Gunduz, Huseyin; Sahin, Muslum; Kurtoglu, Nuri; Dindar, IsmetBackground: Impaired glucose tolerance is a preliminary stage in the development of type 2 diabetes mellitus and has been shown to increase the risk of cardiovascular morbidity and mortality in addition to causing endothelial dysfunction. In this study, we sought to determine if impaired glucose tolerance is related to slow coronary flow, an angiographic phenomenon caused by coronary micro and macrovascular endothelial dysfunction. Methods: The population of this prospective study consisted of 28 patients with documented slow coronary flow, defined according to TIMI frame count method, [20 (71.4%) males; 51 +/- 9 years] and 30 patients with normal coronary flow [17 (56.6%) males; 47 +/- 6 years]. All study patients underwent an oral glucose tolerance test after 12 h of fasting. Lipid profile, hemoglobin Ale and systemic blood pressure were measured in all patients. Results: There was no difference between two groups with respect to age, fasting plasma glucose, triglyceride, total cholesterol, high density lipoprotein, low density lipoprotein, hemoglobin Ale, systolic-diastolic blood pressure levels, history of smoking and alcohol consumption. Plasma glucose at 2 h of oral glucose tolerance test was significantly higher in slow coronary flow patients compared to control group (145 +/- 44 vs. 112 +/- 38 mg/dl, P=0.001, respectively). In addition, the number of patients who met the criteria of impaired glucose tolerance was significantly higher in slow coronary flow patient group [16 (57%) vs. 7 (23%), P=0.002, respectively). Conclusions: Our results suggest that impaired glucose tolerance may be an independent etiological factor for slow coronary flow phenomenon. (c) 2005 Elsevier Ireland Ltd. All rights reserved.Yayın Sol ventrikül diyastolik fonksiyon bozukluğu ile P dalga dispersiyonu arasındaki ilişki(Türk Kardiyoloji Derneği, 2003) Gündüz, Hüseyin; Binak, Emrah; Akdemir, Ramazan; Tamer, Ali; Ayarcan, Yasemin; Özkekeli, Mehmet; Uyan, CihangirHipertrofiye veya iskemik ventrikülde görülen diyastolik fonksiyon bozukluğu sol ventrikül diyastol sonu basıncında ve sol atriyum boyutunda artışa yol açmakta, sinüs ritminin idamesi ve atriyal kontraksiyonların varlığı kardiyak debinin devamı için büyük önem taşımaktadır. Çalışmamızın amacı yüzey elektrokardiyogramından kolayca elde edilen ve atriyal fibrilasyon gelişme riskini belirlemede kullanılan P dalga dispersiyonunun sol ventrikül diyastolik fonksiyonu ile olan ilişkini araştırmaktır. Çalışmaya kardiyoloji kliniğimizde trantorasik ekokardiyografi ile diyastolik fonksiyon bozukluğu belirlenen 73 olgu ( 39 erkek, 34 kadın, ortalama yaş 60±6 ) ve belirlenmeyen 60 olgu (27 erkek, 33 kadın, ortalama yaş 55±8 ) olmak üzere toplam 133 olgu alındı. Yüzey elektro kardiyogramlarından P maksimum ve P minimum değerleri ölçülerek P dalga dispersiyonları hesaplandı. P dispersiyonunun diyastolik fonksiyon bozukluğunun varlığı, etyolojisi, şiddeti ve ekokardiyografık ölçümlerle olan ilişkisi araşt ırıldı. Diyastolik fonksiyon bozukluğu olan hastalarda P dispersiyonu 53±9 ms, kontrol grubunda ise 43±9 ms idi ve iki grup arasında anlamlı fark mevcuttu (p<0.01). Diyastolik fonksiyon bozukluğu olan hastalar evrelendirildiğinde; P dispersiyonu evre 1'de 48±7 ms, evre 2?de 54±8 ms, evre 3'te 58±9 ms idi. Diyastolik disfonksiyonunun şiddeti arttıkça P dispersiyonunun arttığı görüldü ancak bu artış istatistiksel olarak anlamlı değildi (p>0.05). Diyastolik fonksiyon bozukluğu yapan etyoloji gözönüne alındığında P dispersiyonu iskemik kalp hastalığı olanlarda 53±8 ms, sol ventrikül hipertrofisi olanlarda 52±9 ms idi ve iki grup arasında anlamlı fark tespit edilmedi (p>0.05). Sonuç olarak diyastolik fonksiyon bozukluğu olan hastalarda P dıspersiyonun arttığı, bu artışın diyastolik fonksiyon bozukluğunun şiddeti ve etyolojisi ile ilişkili olmadığı, P dispersiyonu ile klinik ve ekokardiyografik parametrelerden sadece sol ventrikül ejeksiyon fraksiyonu arasında zayıf ancak anlamlı ilişki olduğu tespit edildi.