Yazar "Akduman Alaşehir, Elçin" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 9 / 9
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Yayın Çok İlaca Aşırı Duyarlılık Reaksiyonu Görülen Bir Kot Tüberkülozu ve Göğüs Duvarı Apsesi Olgusu(2015) Saygı, Attila; Akduman Alaşehir, Elçin; Sarıman, Nesrin; Olgaç, Müge; Yaman, GörkemAkciğer dışı tüberküloz, primer enfeksiyon sırasında lenfohematojen yolla yayılan ve latent kalan basilin ileri bir dönemde reaktive olması ile gelişir. Özellikle tüberkülozun endemik olduğu ülkelerde ayırıcı tanıda düşünülmelidir. Tüberküloz (TB) tedavisinde ilaçların birlikte kullanımından kaynaklanan yan etkiler, hasta hayatını tehdit etmekte, ayrıca ilaçların düzensiz kullanımına yol açarak ilaç direncine neden olmaktadır. Bu raporda, çok ilaca karşı aşırı duyarlılık reaksiyonu gelişmesi nedeniyle desensitizasyon uygulanan, kültür, ilaç duyarlılık testi ve genotipik tiplendirmesi yapılan kot tüberkülozu ve göğüs duvarı apsesi saptanan 85 yaşındaki bir erkek olgu sunulmaktadır. Hastaya Kasım 2012'de sağ kaburga altında şişlik ve ağrı ile başvurduğu merkezde kot rezeksiyonu yapılmış ve biyopsinin histopatolojik incelemesi sonucunda kot TB tanısı konulmuştur. Başlanan dörtlü anti-TB tedavi deride aşırı duyarlılık reaksiyonları ile böbrek ve karaciğer fonksiyon bozukluğu yan etkileri nedeniyle kesilmiştir. Vücutta yaygın kızarıklık, döküntü ve kaşıntı şikayeti olan hastanın laboratuvar tetkiklerinde; ALT: 114 U/L, AST: 152 U/L, ALP: 93 U/L, GGT: 26 U/L, kan üre azotu (BUN): 26 mg/dL ve kreatinin: 1.7 mg/dL olarak tespit edilmiştir. İlaçlar kesildikten 3 gün sonra şikayetler geçince tedaviye kademeli olarak başlanmıştır. Tekrar reaksiyon gelişince hasta tedaviyi reddetmiş ve klinikten taburcu edilmiştir. Beş aydır ilaç kullanmayan hasta sağ göğüs duvarında fi stülize şişlik ve apse nedeniyle kliniğimize başvurmuştur. Apse materyalinde aside dirençli boyamada bakteri görülmemiştir. MGIT (Mycobacteria Growth Incubator Tube; BBL, MGIT, BD, ABD) sistemi ile yapılan kültürde Mycobacterium tuberculosis üretilmiştir. Spoligotiplendirme ile üretilen suşun Haarlem 1 genotipi olduğu saptanmıştır. Majör ilaçlara karşı yapılan duyarlılık testlerinde izolat; rifampisin, streptomisin, etambutol, izoniyazid ve pirazinamide duyarlı, minör ilaçlara karşı yapılan duyarlılık testlerinde ise paraaminosalisilik asit, etionamid, kanamisin, kapreomisin ve ofl oksasine duyarlı bulunmuştur. Alerji kliniğine sevk edilen hastaya, desensitizasyon protokolü uygulanmış ve hastanın tedavisi yeniden düzenlenmiştir. Hastaya; izoniazid 300 mg/gün, etambutol 1000 mg/gün ve moksifl oksasin 400 mg/gün şeklinde antitüberküloz tedavi başlanmıştır. Tedavi sırasında alerjik reaksiyon izlenmemiştir. Cerrahi olarak apse boşaltılmıştır. Klinik ve radyolojik iyileşme sağlanmıştır. Tedaviye toplam 12 ay devam edilmiştir. Hasta halen sağlıklı olarak kontrollerine gelmektedir. Bu hasta, akciğer dışı tüberküloz olgularında, kültür ve duyarlılık testlerinin önemini ve ilaç duyarlılığı gösteren olgularda desensitizasyonun önemini vurgulamak amacıyla sunulmuşturYayın Immune modulation and its role in antiaging(Springerlink, 2018) Sitar, Mustafa Erinç; Akduman Alaşehir, Elçin; Öngen İpek, Belkız; Rizvi, Syed; Çakatay, UfukLife expectancy of the communities is constantly increasing every minute, including less developed countries. That’s why application of studies to overcome and/or slow aging has always been an important and attractive issue for professional healthcare workers throughout history. There are numerous studies on different theories for explaining the aging process, but none of them can fully explain the cause. As it is known already, aging of different organs differs in a large extent. Fundamentals of this difference are mitotic activity of the tissues and resistance degree to deleterious damages. Cellular and molecular defense mechanisms clearly define resistance degree as “immunity.” Decline in immunity may cause a progressive step in aging. Inflammaging, which is low-grade chronic inflammatory status that is characteristic of the aging process, can be taught to be a biological factor responsible for the age-related diseases in the elderly. Possibility to decrease inflammaging without compromising the physiological role of inflammation can be a strategy for future perspectives. In this chapter we will focus on aging and immune system regulation together with therapies and/or modulations to rehabilitate aging.Yayın Is R202 Q Polymorphism Related With Some Atypical Inflammatory Clinical Situations?(2019) Akgun, Feride Sinem; Dabak, Reşat; Uygur Bayramiçli, Oya; Sezgin, Gülbüz; Nalbant, Selim; Akduman Alaşehir, Elçin; Kaya, Fatih ÖnerObjective: To date, especially alterations of genes on exon 10 have beenconsidered in Mediterranean fever (MEFV), but it is not clear whether all thesealterations are disease-causing mutations. This study aims to evaluate theclinical features of the patients with R202Q alteration.Materials and methods: Patients admitted to the emergency department andinternal medicine clinic and diagnosed as Familial Mediterranean Fever (FMF)were included in the study. The medical records of patients with MEFV genemutations were reviewed retrospectively.Results: Total 25 patients with R202Q mutations were obtained. 14 patientshad a classical AAA phenotype with fever and abdominal pain: 10 patients withM694V mutation, and 4 with other mutations. None of the patients with singleR202Q mutation were with the classical FMF phenotype. Patients with singleR202Q mutation showed atypical inflammatory phenotype (4 pericarditis, 1pleurisy, 1 arthritis, 1 psoriatic arthritis). On the other hand, patients withclassical FMF phenotype and with R202Q mutation were with higher colchicineneed and proteinuria.Conclusion: According to our results, R202Q mutation may create a tendencyto inflammation or augment the existing inflammation. However, prospectivecomprehensive studies are needed to further investigate the relationship ofR202Q and clinical findings and severity of the disease.Yayın Is r202 q polymorphism related with some atypical inflammatory clinical situations?(İzmir Hastanelerine Yardım ve Bilimsel Araştırmaları Teşvik Derneği, 2019) Akgün, Feride Sinem; Dabak, Reşat; Kaya, Fatih Öner; Sezgin, Gülbüz; Akduman Alaşehir, Elçin; Uygur Bayramiçli, Oya; Nalbant, SelimObjective: To date, especially alterations of genes on exon 10 have beenconsidered in Mediterranean fever (MEFV), but it is not clear whether all thesealterations are disease-causing mutations. This study aims to evaluate theclinical features of the patients with R202Q alteration.Materials and methods: Patients admitted to the emergency department andinternal medicine clinic and diagnosed as Familial Mediterranean Fever (FMF)were included in the study. The medical records of patients with MEFV genemutations were reviewed retrospectively.Results: Total 25 patients with R202Q mutations were obtained. 14 patientshad a classical AAA phenotype with fever and abdominal pain: 10 patients withM694V mutation, and 4 with other mutations. None of the patients with singleR202Q mutation were with the classical FMF phenotype. Patients with singleR202Q mutation showed atypical inflammatory phenotype (4 pericarditis, 1pleurisy, 1 arthritis, 1 psoriatic arthritis). On the other hand, patients withclassical FMF phenotype and with R202Q mutation were with higher colchicineneed and proteinuria.Conclusion: According to our results, R202Q mutation may create a tendencyto inflammation or augment the existing inflammation. However, prospectivecomprehensive studies are needed to further investigate the relationship ofR202Q and clinical findings and severity of the disease.Yayın İstanbul’da Doğurganlık Yaş Grubu Kadınlarda Toxoplasma gondii Seroprevalansının Değerlendirilmesi(2018) Yaman, Görkem; Akduman Alaşehir, ElçinAmaç: Bu çalışmanın amacı vakıf üniversitesi hastanemizebaşvuran doğurganlık yaş grubu kadınlarda toksoplazmaseroprevalansının araştırılmasıdır.Gereç ve Yöntem: Bu çalışmada Ocak 2011-Eylül 2016tarihleri arasında Maltepe Üniversitesi Tıp Fakültesi HastanesiMikrobiyoloji Laboratuvarı’na başvuran, 15-49 yaşarası kadınlara ait Toksoplazma Ig M ve Ig G antikorlarımakro ELISA yöntemi ile (Architect, Abbott, ABD) serumörneklerinde araştırıldı.Bulgular: 1923 serum örneğinin 18’inde (%0,94) Ig Mpozitifliği saptanırken, 6 (%0,31) örnekte sınır değer tespitedildi. 1913 serum örneğinin 413’ünde (%21,58) ToksoplazmaIgG pozitifliği saptanırken, 20 (%1,04) örnekte sınırdeğer saptandı. Toksoplazma IgM pozitifliğinin yaşlaragöre dağılımı incelendiğinde pozitifliklerin 24-39 yaş aralığındasaptandığı görüldü.Sonuç: Seropozitifliğin düşük olarak saptanması gebelik veöncesinde Toksoplazma antikorlarının taranmasının etkinolacağını düşündürmektedir. Doğurganlık çağındaki kadınlarınhastalıktan korunma konusunda bilgilendirilmesininyanı sıra; hekimler testleri değerlendirme ve gebelik süresincetakip konusunda bilgilendirilmelidir.Yayın Klinik örneklerden izole edilen pseudomonas aeruginosa suşlarının antibiyotik duyarlılıkları(Maltepe Üniversitesi, 2013) Akduman Alaşehir, Elçin; Karadeniz, Aslı; Balıkçı, Ahmet; Eren Topkaya, AynurAmaç: Pseudomonas aeruginosa hastane enfeksiyonlarının sık rastlanan etkenleri arasında yer alan fırsatçı patojendir. Yüksek morbidite ve mortalite ile seyreden enfeksiyonlara sebep olmaları nedeni ile antibiyotik dirençlerinin belirlenmesi etkin tedavi için önemlidir. Bu çalışmada hastanemiz mikrobiyoloji laboratuvarına gönderilen örneklerden izole edilen P. aeruginosa suşlarının antibiyotik direnç dağılımının retrospektif olarak saptanması amaçlanmıştır. Metod: Hastanemizde Haziran 2011 - Haziran 2013 tarihleri arasında kültür antibiyogram testi için gönderilen çeşitli klinik örneklerden izole edilen toplam 122 P. aeruginosa suşu retrospektif olarak incelenmiştir. Suşlar standart biyokimyasal yöntemler ve Api 20 NE (Bio-Merieux, France) sistemi kullanılarak tanımlanmış ve antibiyotik duyarlılığı Clinical and Laboratory Standards Institute (CLSI) kriterleri doğrultusunda Mueller-Hinton agarda disk diffüzyon yöntemi ile araştırılmıştır. Bulgular: Toplam 122 suşun %47.5'i solunum yolu , %26.2'si idrar, %16.4'ü yara ve %9,8'i kan örneklerinden izole edilmiştir. İzole edilen suşlarda amikasin, gentamisin, siprofloksasin, levofloksasin, piperasilin-tazobaktam, sefaperazon-sulbaktam, seftazidim, sefepim ve imipenem direnci sırasıyla %9.8, %17.2, %19.7, %23.8, %23, %13.9, %23.8, %24.6 ve %23.8 olarak bulunmuştur. Sonuç: Hastanelerde P. aeruginosa suşlarının direnç paterninin izlenmesi ampirik tedavide uygun antimikrobiyal ajanın seçiminde önemlidir.Yayın Multidisciplinary harmonization study of a preanalytic quality indicator example in urine samples(Association of Clinical Biochemistry Specialists, 2018) Öngen İpek, Belkız; Akduman Alaşehir, Elçin; Sitar, Mustafa Erinç; Konukoğlu, DildarObjectives: Usage of contamination rates as a quality indicator is a promising criterion in urine samples. A multidisciplinary approach is needed to use this quality indicator. Evaluation of urine strip and sediment according to the presence of contamination effect the rates of accurate test result, guidance of the clinician correctly, patient follow-up and requesting new sample. This feature also fulfils the rule of objectivity in quality indicators. It also plays an important role in the monitoring and effectiveness of regulatory and preventive activities. Material and Methods: Urine culture samples which were resulted as contaminated and synchronous full urinalysis test results were scanned retrospectively between July 2017 and December 2017. The patients were evaluated according to their age, sex, and being inpatient or outpatient. Strip and microscopy findings were evaluated from the results of full urine analysis. Results: 1537 urine culture test results were analyzed in 6 months for the study. Those which were considered as contamination were evaluated together with their total urine analysis at the same time. It was found that 82% were female, 18% were male, 58% were older than 65 years, 24% were between 18-65 years, 11% were <1-year-old of these patients. The test was requested 67% and 33% respectively from outpatient and inpatient. Leukocyte esterase and nitrite were found positive %33 and %16 respectively in urine strips. When urine microscopy was evaluated, 52% had abundant bacteria and 56% had more than 5 leukocytes in each area. It was found that 63.3% of the patient have no signs in microscopy or strip in <1-year-old group. Conclusions: In our study, it was found that contamination rates were higher especially over 65 years and female sex. It is important to explain the method of sampling and to be more careful when approving the test results of full urine analysis in this population. Considerations during sample collection and the selection of materials are of great importance for clinical follow-up in younger than 1-year-old population.Yayın Ralstonia insidiosa neonatal sepsis: a case report and review of the literature(Thieme, 2020) Akduman Alaşehir, Elçin; Öngen İpek, Belkız; Thomas, David Terence; Sitar, Mustafa Erinç; Erener Ercan, TuğbaIntroduction?Ralstonia spp. are nonfermenting gram-negative bacteria that have recently emerged as opportunistic pathogens. Previously, two case series of infection associated with Ralstonia insidiosa have been published. In this case report, R. insidiosa infection of a neonate in the neonatal intensive care unit (NICU) is presented. Case Presentation?A term male infant developed respiratory distress 2 hours after birth and was admitted to the NICU with the presumptive diagnosis of transient tachypnea of the newborn. A left apical pneumothorax was detected, requiring chest tube insertion. An umbilical catheter was placed due to poor peripheral vascular access. On the second day, blood cultures were sent from the umbilical artery and umbilical venous catheters, which showed growth of R. insidiosa. The antibiotics were changed from ampicillin and gentamicin to ampicillin–sulbactam and cefotaxime according to the antibiotic susceptibility test results. Respiratory distress symptoms resolved and the patient was extubated. The infant's clinical condition improved steadily and was discharged with breast feeding and stable vital findings, negative follow-up cultures, and C-reactive protein. Conclusion?Ralstonia insidiosa is an emerging pathogen in hospital infections due to its ability to survive in water supplies and sterilized water-based solutions. There is need for vigilance of R. insidiosa, especially in intensive care units. Awareness of rare pathogens, early detection of the bacteria, and antibiotic susceptibility test results are important in the success of treatment.Yayın Süreyyapaşa Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi mikobakteri mikroskopi ve kültür sonuçlarının değerlendirilmesi: Üç yıllık analiz(2016) Yaman, Görkem; Akduman Alaşehir, Elçin; Partal, Mualla; Balıkçı, Ahmet; Çatmabacak, GülayGiriş: Tüberkülozun etkin tanısı, infeksiyonun yayılımının kontrolü ve tedavi başarısı açısından büyük önem taşımaktadır. Bu çalışmada, değişik hasta örneklerinde Ehrlich-Ziehl Neelsen (EZN) ve Auramin-Rodamin boyama ile mikobakteri mikroskobik inceleme sonuçları ile otomatize BACTEC MGIT 960(TM) sistemi ve Löwenstein-Jensen (L-J) besiyeri kullanılarak yapılan mikobakteri kültür sonuçlarının dünya ve Türkiye güncel verileri ışığı altında değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Materyal ve Metod: Ocak 2012 ila Ocak 2015 tarihleri arasında Süreyyapaşa Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi Mikrobiyoloji Laboratuvarı'na gönderilen çeşitli örnekler retrospektif olarak incelenmiştir. Toplam 62.456 örneğin; 60.923 (%97.5)'ünün akciğer örneği, 1533 (%2.5)'ünün ise başta plevra olmak üzere akciğer dışı örnek olduğu görülmüştür. Örneklerin; 2853 (%4.6) tanesinde aside rezistan basil (ARB) pozitifliği tespit edilmiş, mikobakteri kültür pozitifliği toplam 7611 (%12.2) olarak saptanmıştır. Bulgular: Toplam 62.456 örnekte; 7076 MTBC (%93), 535 (%7) tüberküloz dışı mikobakteri (TDM) izole edilmiştir. Toplam 356 örnekte ARB pozitif saptanmasına rağmen kültür negatif bulunmuştur. Mikobakteri kültürü altın standart kabul edildiğinde; laboratuvarımızda ARB mikroskobisinin duyarlılık, özgüllük, pozitif ve negatif prediktif değerleri sırasıyla; %32.8, %99.4, %87.5 ve %91.4 olarak saptanmıştır. Kontaminasyon oranları ise toplamda L-J için %2.7, MGIT için %3.8 olarak kabul edilebilir sınırlarda bulunmuştur. Sonuç: Verilerimiz incelendiğinde mikroskopinin duyarlılığının düşük olduğu ve tüberküloz infeksiyonunu ekarte etmek için mutlaka mikobakteri kültürüyle birlikte değerlendirilmesi gerektiği görülmektedir. Örneklerimizin 2013 yılından itibaren floresan boyama ile incelenmeye başlanması, ayrıca 2013 yılından itibaren L-J ile birlikte MGIT sıvı besiyerinin de rutin kültürde kullanılmasıyla birlikte ARB yalancı negatiflik oranının yıllara göre %74.1'den %51.7'e düştüğü gözlenmiştir. Mikroskopi duyarlılığı, kültür pozitifliği, yalancı pozitiflik ve yalancı negatiflik oranları ile kontaminasyon değerleri gibi verilerin takibi laboratuvar kalite standartlarına uygunluğu değerlendirmek ve surveyans çalışmalarına katkı sağlamak açısından büyük önem taşımaktadır.