Yazar "Özsüt, Halit" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 2 / 2
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Yayın Febril nötropenik ataklarda kan kültüründe üreyen bakteriler mutlaka kombine tedavi gerektiriyor mu?(Maltepe Üniversitesi, 2021) Aksöz, Selçuk; Özsüt, HalitAmaç: İnfeksiyonlar nötropenik hastalardaki en önemli morbidite ve mortalite nedenidir. Kan kültürleri de nötropenik hastalarda infeksiyon etkenlerini belirlemek ve her hastanenin belirlenen bu etkenlere göre febril nötropenik hastaların ampirik tedavisinde seçilecek antibiyotikleri seçmesinde en önemli materyaldir. Materyal ve Metodlar: Bu çalışmada 1 Haziran 2005 - 1 Ağustos 2007 tarihleri arasında bir üniversite hastanesi hematoloji biriminde yatan febril nötropenik hastaların kan kültürlerindeki üremeler ve üreyen etkenlerin duyarlılıkları incelendi. Bulgular: Çalışma süresi boyunca 50 hastada 61 nötropeni atağı incelendi ve toplam 72 bakteri izole edildi. Bu bakterilerin %69’u Gram-negatif çomak, %31 i Gram-pozitif olarak tespit edildi. Kan kültüründe üreyen bakteriler arasında E.coli en sık (n=31,%43) görülen etkendi. Daha sonra azalan sıklıkta Enterobacter spp (n=8,%11),K.pneumoniae (n=6,%8),Enterococcus spp (n=6,%8), MSSA (n=6,%8), MRKNS (n=5,%7), MSKNS (n=3,%4),MRSA (n=2,%3), Serratia marcescens (n=1,%1.4), P.aeruginosa (n=1,%1.4), Acinetobacter spp (n=1,%1.4), Salmonella spp (n=1,%1.4), K.oxytoca (n=1,%1.4) tespit edilmiştir. Bu bakterilerin duyarlılık paternleri incelendiğinde sırasıyla imipenem (%98), meropenem (%98), netilmisin (%84), sefoperazon-sulbaktam (%80), piperasilin-tazobaktam(%76), amikasin(%75), sefepim (%71), siprofloksasin (%57), seftazidime (%53) duyarlı oldukları görüldü. Bakteriyemiye neden olan hastalıklar incelendiğinde 19 hastada bakteriyemi kaynağı tespit edildi. Buna göre hastalarımızda en sık üriner sistem infeksiyonu (n=13,%68) olmak üzere, kateter infeksiyonu (n=3,%15) pnomoni (n=2,%10), yumuşak doku infeksiyonu (n=1,%5) saptandı.Çalışmamızda febril nötropenik hastalar için en önemli prognostik faktörler olarak MASCC skoru ve nötropeni süresi olduğu görülmüştür. Sonuç: Kan kültürü üremelerine bakıldığında kombine tedavi gerektiren (P.aeruginosa, Acinetobacter spp) durumların oldukça seyrek görülmesi nedeniyle, aminoglikozidlere bağlı nefrotoksisite ve ototoksisite gibi istenmeyen etkiler ve artan tedavi maliyetleri de göz önünde bulundurulduğunda yüksek riskli durumlar (düşük MASCC skoru, beklenilen nötropeni süresinin uzunluğu vs.) dışında kombine tedavinin kullanılmasının monoterapiye bir üstünlüğünün olmadığı kanısına varılmıştır.Yayın Yoğun Bakım Birimindeki Hastaların Rektal Kolonizasyonu ile Hastane Enfeksiyonu Arasında Bir İlişki Var mı?(2015) Özsüt, Halit; Ergin Özcan, Perihan; Karadeniz, Aslı; Orhun, Günseli; Çağatay, Arif Atahan; Eraksoy, Haluk; Yeşilbağ, ZuhalÇok ilaca dirençli (ÇİD) mikroorganizmalarla oluşan hastane enfeksiyonları (HE), yüksek mortalite ve morbidite oranları ile yoğun bakım birimleri (YBB) için başlıca problemdir ve HE gelişiminde önceki kolonizasyon önemli bir risk faktörüdür. Bu çalışmanın amacı, YBB'de HE gelişen hastalarda, ÇİD mikroorganizmalarla rektal kolonizasyon oranlarının ve kolonize mikroorganizmayla HE etkeni arasındaki ilişkinin araştırılmasıdır. YBB'de en az 48 saat süreyle yatan 18 yaş üstü 80 hastadan, yatışlarının 0, 3, 7, 14, 21. günlerinde ve daha uzun yatanlarda haftada bir devam etmek üzere rektal sürüntü kültürleri alınarak; vankomisine dirençli enterokok (VRE), metisiline dirençli Staphylococcus aureus (MRSA), genişlemiş spektrumlu ?-laktamaz (GSBL) üreten gram-negatif basil (GNB)'ler ve karbapeneme dirençli enterik ve nonenterik basiller açısından değerlendirilmiştir. Yattığı gün (0. gün) rektal sürüntü kültürü alınamayan hastalar, 48 saatten uzun yatsalar bile çalışmaya alınmamıştır. Tanımlamada, 64 ?g/mL seftazidim ve 6 ?g/mL vankomisin içeren safra-eskülin besiyeri, kromojenik MRSA agar ve kanlı agar besiyerleri, 1 mg/L seftazidim ve seftriakson içeren MacConkey agar besiyerleri ve içlerinde 10 ?g imipenem ve meropenem diskleri bulunan 5 mL triptik soy buyyon besiyerleri kullanılmıştır. GNB izolasyonu konvansiyonel yöntemlerle yapılmış, GSBL üretimi çift disk sinerji testiyle belirlenmiştir. Hastalar, gelişen HE açısından izlenmiş, standart mikrobiyolojik yöntemlerle HE etkenlerine yönelik bakteriyel tanımlama ve antibiyotik duyarlılık testleri yapılmıştır. Seksen hastanın 37 (%46)'sinde 0. gün rektal sürüntü kültürlerinde en az bir dirençli mikroorganizma izole edilmiştir. En sık saptanan mikroorganizma GSBL-pozitif E.coli (%19) olmuş, bunu sırasıyla GSBL-pozitif K.pneumoniae (%13), karbapeneme dirençli P.aeruginosa (%10), GSBL-pozitif K.oxytoca (%3), MRSA (%1), VRE (%1), karbapeneme dirençli Acinetobacter sp. (%1) ve karbapeneme dirençli K.pneumoniae (%1) izlemiştir. Sonraki günlerde yapılan rektal sürüntü kültürlerinde izole edilen mikroorganizma sayısının giderek arttığı tespit edilmiş olup, 7. günde rektal kolonizasyon saptanan hastaların oranının %72'ye yükseldiği görülmüştür. Hastaların 52 (%65)'sinde HE gelişmiş olup, bu hastalarda enfeksiyon gelişme süresi ortalama 11.8 ± 9.9 gün olarak saptanmıştır. Rektal kolonizasyon saptanan ve saptanmayan hastalar, daha sonra gelişen HE oranları açısından karşılaştırılmıştır. Sıfırıncı günde iki grup arasında istatistiksel olarak anlamlı fark görülmezken, 3. ve 7. günlerde kolonizasyon saptanan grupta HE görülme oranı daha fazla bulunmuş olup, 3 ve 7. günlerdeki bu fark istatistiksel olarak anlamlıdır (p= 0.02, p= 0.01). GSBL-pozitif GNB, karbapeneme dirençli K.pneumoniae, karbapeneme dirençli P.aeruginosa ve VRE enfeksiyonlarında, enfeksiyon geliştiği günden önce hastalardan alınan rektal sürüntü kültürlerinde aynı etkenler izole edilmiş olup, bu bulgu her bir etken için istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p= 0.00 - 0.03). Acinetobacter enfeksiyonlarında ise böyle bir korelasyona rastlanmamıştır. MRSA sadece iki hastada etken olduğundan istatistiksel değerlendirme yapılmamıştır. Çalışmamız, HE etkeni olan ÇİD mikroorganizmaların önce gastrointestinal kanalda kolonize olduğunu göstermiş olup, YBB'lerde kolonize hastaların önceden tespit edilmesinin dirençli mikroorganizmaların yayılmasını önleyerek etkili bir enfeksiyon kontrolüne yardımcı olacağını düşündürmüştür