Yazar "Çelik, Aygen" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 20 / 22
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Yayın 10 haftalıktan önceki istemli gebelik sonlandırılmasında kullanılan manuel vakum aspirasyonundan önce 400 μg oral ve vaginal misoprostolün karşılaştırılması / 400 μg oral and vaginal misoprostol comparison before manual vacuum aspiration for voluntary termination of pregnancy before 10 weeks gestation(Maltepe Üniversitesi, 2012) İlter, Erdin; Çelik, Aygen; Gündüz, Tonguç; Haliloğlu, Berna; Küçükaşçı, Meryem; Benhabib, Moşe; Bozkurt, Serpil; Özekici, ÜmitAmaç: Bu çalışmanın amacı 10 haftadan küçük gebeliklerin terminasyonu için kullanılan cerrahi evakuasyonun 3 ve 6 saat öncesi kullanılan 400 μg oral ve vaginal misoprostolün etkinliği ve tolerabilitesinin karşılaştırılması Gereç ve Yöntemler: Kliniğimizde en sık kullanılan 4 misoprostol rejiminin kullanıldığı 210 hasta retrospektif olarak değerlendirildi; Evakuasyondan 3 saat önce oral 400 μg (O3), 6 saat önce oral 400 ?g (O6), 3 saat önce ovaginal 400 μg (V3), 6 saat önce vaginal 400 μg (V6). Bulgular: Dozajına, kullanım yoluna ve zamanlamasına bakılmaksızın misoprostolün servikal dilatasyon üzerine belirgin etkisi vardır. Dilatasyon ihtiyacı kontrol grubuna kıyasla tüm misoprostol gruplarında belirgin olarak azdır. Diğer dört gruba kıyasla kontrol grubunda %5.8 oranla aşırı miktarda kan kaybı izlenmiştir. Postoperatif inceleme, hematocrit düşüşü, endometrial kalınlık ve analjezik ihtiyacı tüm gruplarda benzer bulunmuştur. Preoperatif VAS skorları O6 ve V6 gruplarında yüksekti. En sık görünen yan etki bulantı olup, özellikle oral (O3, O6) gruplarda belirgindi. Sonuç: Analiz 10 haftalık ve öncesi gebeliğin istemli sonlandırılmasından 3 saat önce alınan 400 μg vaginal misoprostolün ideal kullanım yolu ve dozajı olarak göstermektedir.Yayın Anormal uterine kanamalı hastalarda pipelle ile endometrial örneklemenin etkinliği(Zeynep Kamil Kadın ve Çocuk Hastalıkları EAH, 2009) İlter, Erdin; Haliloğlu, Berna; Çelik, Aygen; Temelli Akın, Figen; Özden, SelçukJinekoloji'de çok sık görülen anormal uterine kanamalar jinekoloji polikliniklerine çeşitli sebeplerle başvuran hastaların %20'sini oluşturmaktadır. Endometrium biopsisi için kullanılan teknikler arasında en yaygın uygulama alanı bulmuş olanı sevikal dilatasyon ve endometriumun full küretajdir. Günümüzde daha basit, hızlı, ucuz, güvenilir metodlar bulunmuştur. Bunlardan en dikkat çekeni Pipelle ile endometrial örneklemedir.Yayın Anterior lokalizasyonlu kistik higroma / Anterior cystic hygroma with normal karyotype(Maltepe Üniversitesi, 2012) Çelik, Aygen; İlter, Erdin; Haliloğlu, Berna; Gündüz, Tonguç; Ulu, İpek; Bozkurt, Serpil; Özekici, ÜmitKistik higroma fetal dönemde %80 posterior servikal bölgede görülen kromozomal anomalilerle birlikteliği olan yapısal konjenital anomalidir. Bu yazıda anterior lokalizasyon gösteren normal karyotipli kistik higroma olgusu sunulmaktadır. 32 yaşında multigravid hastanın ikinci gebeliğinin 17. haftasında anterior çene kitlesi olan erkek fetus tespit edildi. Normal karyotipi olan fetus postpartum solonumu tıkayan kistik higroma nedeniyle başka merkezde sklerozan terapi aldı.. Şu anda 15 aylık olan fetusun tek gözde körlük dışında nörolojik gelişimi 3 ay geriden gelmektedir. Kistik higroması olan fetuslar normal karyotipte olsa bile olumsuz perinatl sonuçları olan bir durumdur. Bu yüzden antenatal boyun kitlesi tanısı alan fetuslarda karyotipleme normal olsa bile kistik higroma ve olumsuz perinatal sonuçlar akılda tutulmalıdır.Yayın Birinci Trimester MPV/Trombosit ve PDW/Trombosit Oranlarının Abortus İmminens ve Abortusu Öngörmede Etkinliği(2022) Atasayan, Kemal; Gürsoy, Ali; Dogan, Ezgi; Çelik, AygenAmaç: Bu çalışmanın amacı, gebelerde birinci trimester döneminde yapılan rutin tam kan sayımı ile elde edilen trombosit değeri, ortalama trombosit hacmi (MPV) değeri, platelet dağılım genişliği (PDW) değeri, MPV/trombosit oranı ve PDW/trombosit oranının gebelik süresince oluşabilecek abortus imminens ve abortus durumlarını öngörmedeki rolünü incelemektir. Gereç ve Yöntem: Çalışmaya gebe polikliniklerinde 2018-2020 yılları arasında gebeliğin 6.-12. haftaları arasında tam kan sayımı örneği veren 300 hasta alındı. Hasta dosyalarından hastaların yaşları, abortus sayıları, gebelik haftaları, trombosit değerleri, MPV değerleri, PDW değerleri, MPV/trombosit oranları ve PDW/trombosit oranları kaydedildi. Hastalar düşük, düşük tehdidi ve kontrol olmak üzere 3 gruba ayrıldı. Tüm veriler karşılaştırmalı olarak analiz edildi. Bulgular: Abortus grubu, abortus imminens grubu ve kontrol grubu arasında trombosit değerleri, PDW değerleri, MPV değerleri, PDW/trombosit oranları ve MPV/trombosit oranları açısından anlamlı (p>0,05) bir farklılık gösterilmemiştir. Laboratuvar parametreleri açısından değerlendirildiğinde ise ortalama trombosit değeri 256,7±65,6, PDW değeri 12,2±1,8, MPV değeri 10,2±0,8, MPV/trombosit oranı 0,042±0,011 ve PDW/trombosit oranı 0,051±0,016 olarak saptanmıştır. Sonuç: Birinci trimesterde sağlıklı gebelerin tam kan sayımı testinden elde edilen MPV, PDW ile MPV/trombosit ve PDW/trombosit oranları ileri dönem abortus ve abortus imminens riskini öngörmede etkin değildir.Yayın Carbetocin Versus Oxytocin for Prevention of Postpartum Hemorrhage in Cesarean Section(Turkiye Klinikleri, 2021) Gürsoy, Ali; Ilter, Erdin; Çelik, Aygen; Peker, Berna Haliloğlu; Serifsoy, Talat Ercan; Atasayan, Kemal; Özekici, UmitObjective: We aimed to compare the haemodynamic effects of carbetocin and oxytocin in preventing postpartum hemorrhage during cesarean delivery. Material and Methods: This study was conducted retrospectively in a university hospital. Women in the carbetocin group (n=42) and women in the oxytocin group (n=78) were evaluated in terms of changes in hemoglobin level, hematocrit level, uterotonic need, urine output, blood transfusion requirement, hospital stay, postoperative fever and need for peripartum hysterectomy. Results: There was not statistically significant difference between their additional uterotonic need but preoperative and postoperative 24th hour hemoglobin reduction, calculated estimated blood loss and platelet count diminution percentage were significantly lower in the carbetocin group compared to oxytocin group (p=0.044; p=0.042; p=0.004, respectively). Besides that, the rate of blood loss of >= 500 mL was lower but not significantly different in patients receiving carbetocin compared to those using oxytocin (p=0.059) and the duration to reach 1,500 cc urine output of carbetocin group was significantly lower than the oxytocin group (p=0.001). Conclusion: Carbetocin appears to be more effective in the hemoglobin reduction, platelet reduction and calculated estimated blood loss. In addition, another advantage of carbetocin is that it has lower negative effects on urine output than oxytocin. It is noteworthy that carbetocin administration can prevent postpartum hemorrhage in appropriate cases.Yayın Doğal ve cerrahi menopoz olgularındaki hormonal değişimin kemik döngüsüne etkisi(Zeynep Kamil Kadın ve Çocuk Hastalıkları EAH, 2008) Haliloğlu, Berna; Aksungur, Fehime Benli; Çelik, Aygen; İlter, Erdin; Temelli Akın, Figen; Özekici, ÜmitHem doğal hem de cerrahi menopozda özellikle östrojen eksikliğine bağlı olarak kemik döngüsü değişmekte ve osteoporoz olasılığı artmaktadır. Bu çalışmada doğal ve cerrahi menopozda meydana gelen hormonal değişikliklerin kemik döngüsü belirteçleri üzerine etkilerinin araştırılması planlandı.Yayın Erken üreme çağında adneksial kitlelerin nadir sebepleri / Unusual causes of adnexal masses in early reproductive period(Maltepe Üniversitesi, 2012) İlter, Erdin; Yener, Neşe; Çelik, Aygen; Gündüz, Tonguç; Yücel, Erdal; Haliloğlu, Berna; Midi, Ahmet; Özekici, ÜmitÜreme çağında tespit edilen ovaryan tümörler akıl karıştırıcıdır. Bu yazıda üç ayrı tanılı vaka sunuyoruz; Overin immature teratomu (IT), overin primer peritoneal seröz papiler karsinomu (PSPC) ve metastatik ovaryan diffuz büyük B-hücreli Lenfoması. Overe ait IT sıklıkla solid, artmış alfafetoprotein değerleriyle birlikte görünen nadir bir tümördür. PSPC, normal büyüklükte overler, yaygın peritoneal karsinomatosis ve belirgin artmış CA12-5 değerleriyle birlikte olan hastalarda tanıda düşünülmesi gerekir. Lenfoma, CT'de çok sayıda büyümüş nodların füzyonu veya tek oldukça genislemiş lenf nodlarını içeren solid kitleler olarak karşımıza çıkar. Lenfomalar en hızlı doubling zamanına sahip olduğundan radyolojik inceleme birkaç günde ilerleme gösterebilir ki bu bir ipucu olabilir. Özellikle nodal kitleler ile birlikte ovaryan kistler ovaryan metastazı olan lenfomayı düşündürür.Yayın Gebelik ve meme kanseri: Olgu sunumu / Pregnancy and breast cancer: Case report(Maltepe Üniversitesi, 2014) Akgün, Feride Sinem; Sezgin, Gülbüz; Kaya, Fatih Öner; Deveci, Uğur; Yener, Arzu Neşe; Çelik, Aygen; Manukyan, Manuk Norayık; Türken, Orhan; Deveci, UğurMeme kanseri gebelik sırasında nadir görülür ancak gebelikte en sık görülen kanserdir. Gebelikte ve laktasyon döneminde oluşan memelerdeki hassasiyet ve büyüme nedeni ile bu dönemde ortaya çıkan bir kitle ve dolayısı ile meme kanserinin tanısı gecikebilir. Kadın doğum, genel cerrahi ve onkoloji kliniklerinin birlikte takip etmeleri gereken bir patolojidir. Gebelikle ilgili meme kanseri terimi, gebelik sırasında ya da gebeliği takiben 1 yıl içinde görülen meme kanserlerini kapsamaktadır. Gebelik ve laktasyonda olan fizyolojik değişiklikler nedeniyle fizik muayene bu hastalarda klinisyen için problem oluşturabilir. Bu dönemde kitle saptanırsa ultrasonografi ve ince iğne aspirasyon biyopsisi yapılarak kitle araştırılmalıdır. Gebelikte meme kanseri tanısı ileri evrelerde konulmaktadır. 25 Yaşında G3P2 olan hasta son gebeliğinin yedinci ayında sağ memesinde gittikçe büyüyen kitle nedeniyle hastaneye başvurmuş. Yapılan meme ultrasonografisinde sağ memede BIRADS 5 kriterlerine uyan kitle tespit edilmiş ve yapılan biyopsi sonucuna göre invaziv duktal karsinom tanısı almıştır. Öncelikle kadın doğum uzmanı görüşü alınıp genel cerrahi tarafından sağ modifiye radikal mastektomi ve aksiller diseksiyon uygulandı. Operasyon sonrası medikal onkoloji ve kadın doğum uzmanlarının takibine alınan hasta 33. gebelik haftasında sezeryanla doğum yaptı ve adjuvan kemoterapi programına alındı.Yayın Gossypiboma: a lesson to learn: case report(Türkiye Klinikleri, 2010) İlter, Erdin; Manukyan, Manuk Norayık; Haliloğlu, Berna; Çelik, Aygen; Özden, SelçukThe term "gossypiboma" denotes foreign bodies retained after surgery. The most common gossypiboma is the iatrogenic surgical sponge. Usually, hysterectomy, appendectomy and cholecystectomy operations are associated with these retained sponges. They may be misdiagnosed as incisional endometriosis. We present a patient who had a caesarean section operation eleven years ago with a mass at the abdominal wall between the umbilicus and the caesarean section scar on the left paramedian region approximately 5 x 2 cm in diameter. We must keep in mind that prevention is more important for cure. As we knew that most reported cases occur in the presence of a normal pack count, we think that the surgical team must be very careful in the operation room.Yayın Kolposkopik biopsi ile CIN 3 tanı ve tedavisi(Maltepe Üniversitesi, 2012) Özekici, Ümit; İlter, Erdin; Çelik, Aygen; Haliloğlu, Berna; Ulu, İ; Bozkurt, SDünyada her yıl 500.000den fazla kadın serviks kanserine yakalanmakta ve bunların yarısı ölmektedir. Serviks kanserinin ilk belirtisi vaginal kanama olabileceği gibi ileri evrelere kadar hiç belirti vermeyedebilir. Erken evrelerde tedavi cerrahi iken ileri evrelerde kemoterapi ve radyoterapidir. Kadınlarda meme kanserinden sonra en sık görülen ikinci kanser olan serviks kanseri için majör risk faktörü Human Papilloma Virus (HPV)'dir. PAP smear testi ile serviks kanseri öncüsü oluşumların tanınması mümkündür. Servikal intraepiteyal neoplazi (CIN) serviks kanserinin potansiyel prekürsörüdür ve sıklıkla patolog tarafından servikal biyopsi incelemesi sırasında saptanır.Yayın Laparoscopic surgery of interstitial (cornual) pregnancy, a case report(2010) Bozkurt, Serpil; Günenç, Ziya; Çelik, Aygen; Özekici, Ümit; Bingöl, Banu24 yaşında bekar bir bayan hastada görülen intertisyel (kornual) ektopik gebelik vakasının laparoskopik kornuostomi uygulanarak, başarılı bir şekilde tedavisi sunulmuştur. Tanı konulmasını takiben; önce metotreksat tedavisine alınan hastada, 2. metotreksat uygulaması sonrası gelişen kasık ağrısı şikayeti nedeniyle yapılan transvajinal ultrasonografide, intraabdominal kanama bulguları görülmüştür. Hemoglobin seviyesinin 12.8 gr/dl’den 11.8 gr/dl’ye düşmesi ve beta hCG düzeyinin 8,314 mIU/ml’den 11,541 mIU/ml’ye yükselmesi üzerine, hasta laparoskopiye alınmıştır. Bu makalede intertisyel gebeliklerde laparoskopik uygulamalar ve diğer tedavi seçenekleri (medikal tedavi ve laparotomi) irdelenmiştir.Yayın Nadir bir virilizasyon nedeni; 3-Beta hidroksisteroid dehidrogenaz enzim eksikliğine bağlı konjenital adrenal hiperplazi / A rare cause of virilization of females; congenital adrenal hyperplasia due to 3-Beta hydroxysteroid dehydrogenase enzyme deficiency(Maltepe Üniversitesi, 2010) İlter, Erdin; Çelik, Aygen; Haliloğlu, Berna; Ercan, G; Yücel, E; Bozkurt, Serpil; Özekici, ÜmitAmaç: Steroid hormonların yapımında gerekli olan enzimlerin kısmi veya tam eksiklikleri infant döneminde veya sonrasında hafif dereceden ağır derecelere kadar geniş bir semptomlar spektrumuna neden olabilmektedir. Bu yazımızda oldukça nadir görülen,kadınlarda virilizasyon ve labial füzyon gibi semptomlara neden olabilen 3 beta hidroksi steroid dehidrogenaz enzim eksikliği tespit ettiğimiz bir olguyu sunmak istedik.Yayın Obezitenin kadın kanserleri üzerindeki etkileri: Derleme makalesi / Effects of obesity on female cancers: Review article(Maltepe Üniversitesi, 2019) Günaldı, Onur; Bozkurt, Hayriye Serpil; İlter, Erdin; Günaldı, Alev; Çelik, Aygen; Ayan, Mahmut TolgaBu araştırmayı yapma amacımız; kanser gelişiminde önemli oranda rol oynayan ama genellikle ihmal edilen obezite ile kadın genital sistem kanserleri arasındaki ilişkiyi araştırmak ve bu soruna karşı güncel bilgiler ışığında farkındalık oluşturmaktır. Ancak, obezitenin yol açtığı ciddi sağlık problemleri arasında yer alan kanserler, diyabet, hipertansiyon, kardiyovasküler hastalıklar ve kronik obstrüktif akciğer hastalıkları gibi sorunların gölgesinde kalmıştır. Genel olarak, kanserlerin %20’sinin obezite ile ilişkisi bulunmakta ve obez kadınların yaklaşık %15-30 civarında kilo vermesi ile kanser riski önemli oranda azalmaktadır. Konuyu jinekolojik kanserler açısından değerlendirdiğimizde, endometriyum kanserinin obezite ile ilişkisi net olarak ortaya çıkarılmıştır. Ayrıca, meme kanserleri ve epitelyal tipte over kanserlerinin obezite ile ilişkisinin olduğu bilinmektedir. Son yıllarda yapılan çalışmalar, serviks kanserlerinin de obezite ile bağlantısının olduğunu göstermeye başlamıştır. Obezite, kadınlarda erkeklere göre daha yüksek oranda görülen ve günümüzde hızla artan genel bir sağlık problemidir. Ayrıca menapoz sonrası ortaya çıkan hormonal değişiklikler, kadın sağlığı üzerinde olumsuz etkiler meydana getirmektedir. Sonuç olarak obezite, kanser ve diğer kronik hastalıkların gelişimi açısından önlenebilir bir risk faktörü olup, yapılacak olan etkili mücadele sayesinde kanser insidansı önemli oranda düşürülebilir ve her 5 kanser ölümünden biri engellenebilir.Yayın Primary omental pregnancy: case report(2011) Haliloglu, Berna; Çelik, Aygen; Ilter, Erdin; Küçükaşçı, Meryem; Yener, Neşe; Manukyan, Manuk Norayık; Bozkurt, Serpil; Özekici, ÜmitPrimary omental pregnancy is an extremely rare type of ectopic pregnancy. It can be primary or secondary to a tubal pregnancy that aborts out of the fimbria and reimplants in the peritoneal cavity. We present a case in which a 27-year-old woman admitted to emergency department with severe abdominal pain. There was no gestational sac in the endometrium, however, marked free fluid and normal ovaries were demonstrated in transvaginal ultrasound. She was diagnosed as ruptured ectopic pregnancy and laparotomy was carried out. In exploration, bilateral tubes and ovaries were intact. An omental pregnancy was detected and partial omentectomy was performed. Histopathologic evidence of neovascularization confirmed the diagnosis of "primary omental pregnancy". The primary omental pregnancy should be considered in the cases with diffuse hemorrhage and normal appearance of bilateral tubes and ovaries in exploration. Copyright © 2011 by Türkiye Klinikleri.Yayın Proksimal tubal oklüzyon işleminin rat over histopatolojisi üzerine etkilerinin incelenmesi: deneysel çalışma / Examination of the histopathological effects of proximal tubal occlusion procedure on rat ovaries: an experimental study(Maltepe Üniversitesi, 2011) Çelik, Aygen; Atılgan, Remzi; Haliloğlu, Berna; İlter, Erdin; Gündüz, Tonguç; Akpolat, Nusret; Sapmaz, EkremAmaç: Bipolar koter kullanılarak yapılan unilateral proksimal tubal oklüzyon işleminin birinci ve altıncı aylarda rat over histopatolojisi üzerine etkilerinin incelenmesi. Yöntem: Erişkin 28 Wistar albino rat östrus fazında rastgele 4 gruba ayrıldı. G1 (n=7): Batın açılıp kapatılan ve 1 ay sonra sol ooferektomi yapılan grup. G2 (n=7): Sol proksimal tubal oklüzyon yapılıp 1 ay sonra sol ooferektomi yapılan grup. G3 (n=7): Batın açılıp kapatılan ve 6 ay sonra sol ooferektomi yapılan grup. G4 (n=7): Sol proksimal tubal oklüzyon yapılıp 6 ay sonra sol ooferektomi yapılan grup. Sol over örnekleri formaldehitle tespit edildi. Hematoksilen Eozin ile boyanan preparatlarda over folikül rezervi saptandı. Atretik foliküllerin sayısı, corpus luteum, corpus albicans tespit edildi. Corpus luteum içi anjiogenesiz varlığındaki gerileme ve ovaryan stromada fibrozis varlığı incelendi. Overdeki folikül kisti sayıldı. G1-G2 ile G3-G4 ile karşılaştırıldı. Ordinal veriler için Mann Whitney U testi, nominal veriler için x2 testleri kullanıldı. p<0.05 anlamlı kabul edildi. Bulgular: G1-G2 ile, G3-G4 ile karşılaştırıldığında tüm değerler benzer bulundu (p>0.05, Mann Whitney U test). Corpus luteum içi anjiogenezisdeki gerileme G2 ve G4'de anlamlı olmamakla birlikte azalmıştı. Hiçbir grupta makroskobik veya mikroskobik kist gelişmedi. Sonuç: Ratlarda bipolar koter kullanılarak yapılan unilateral proksimal tubal okluzyon işlemi, erken ve geç dönemde over histopatolojisi üzerine herhangi bir zararlı etki yapmamıştır.Yayın Radiological Imaging in Cervix cancer(Duzce Univ, 2010) Tasalı, Nuri; Çubuk, Rahmi; Midi, Ahmet; Çelik, Aygen; Çelik, Levent; Guney, SefikCervical cancer is the third most common malignancy following the endometrium and ovary among the gynecologic disorders. Although, the mortality of the cervix cancer markedly decreased after the introduction of the specific screening method relatively, this type of cancer still preserves its importance. The current system of staging for cervical cancer is based on the International Federation of Gynecology and Obstetrics (FIGO) classification which is the mainstay for the treatment planning. There is no imaging finding in the stage IA and in situ cancer. In this article, the role of the advanced imaging modalities like magnetic resonance imaging, computed tomography and ultrasonography in the evaluation of the tumor itself, nodal involvement, response to therapy and recurrencies will be discussed.Yayın Rahim içi araç kullanan kadınlarda gelişen menorajinin uterin kan akımı ile ilişkisi / Relationship of menorrhagia with uterine blood flow in women who use intrauterine devices(Maltepe Üniversitesi, 2010) Haliloğlu, Berna; Çelik, Aygen; İlter, Erdin; Gündüz, Tonguç; Bozkurt, Serpil; Özekici, ÜmitAmaç: Rahim içi araç (RİA) kullanımı ve buna bağlı menoraji gelişen olgularda uterin kan akımının etkilenip etkilenmediği konusunda literatürde değişik çalışmalar bulunmaktadır. Çalışmamızda rahim içi araç kullanan ve menoraji gelişmeyen kadınlar ile rahim içi araç kullanan ve menoraji gelişen kadınların uterin arter Doppler indekslerinin hiçbir kontraseptif yöntem kullanmayan kadınlarla karşılaştırılması planlanmıştır. Yöntem: Çalışmaya Maltepe Üniversitesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı polikliniğine başvuran 90 RİA'lı hasta ve herhangi bir kontraseptif kullanmayan 30 hasta çalışmaya dahil edildi. RİA kullanan hasta grubu 2 alt gruba ayrıldı. Menorajisi olan (grup I) (n=29) ve menorajisi olmayan (grup II) (n=61). Gruplar yaş, gravida, parite, abortus, RİA kullanım süresi, uterin arter (UA) pulsalite indeksi (PI) ve rezistans indeksi (RI) açısından karşılaştırıldı. Bulgular: Her 3 grup arasında UA-PI ve UA-RI açısından anlamlı farklılık elde edilemedi. Ancak post-hoc analiz yapılarak gruplar karşılaştırıldığında grup I UA-PI, anlamlı olarak grup III UA-PI'dan daha düşük idi (p=0.038). Sonuç: RİA kullanan ve menoraji gelişen kadınlarda normale göre düşük UA-PI değerleri saptansa da, RİA kullanıcılarında menorajiyi saptamakta yeterince kuvvetli bir belirteç olmayabileceğini düşünmekteyiz.Yayın Ria kullanımının genital elora üzerine etkisi, kültür sonuçlarının smear sonuçları ile karşılaştırılması(Maltepe Üniversitesi, 2009) Temelli Akın, Figen; Midi, Ahmet; Çelik, Aygen; Haliloğlu, Berna; İlter, Erdin; Eren, AynurBu çalışmada RİA kullanımının genital flora üzerinde meydana getireceği değişiklikler ve bunun genital sistem enfeksiyonlarına etkisinin araştırılması planlandı. Çalışmaya RİA kullanan 50 ve kullanmayan 50 hasta alındı. Çalışmaya dahil edilen hastalardan iki adet steril pamuklu çubuk yardımıyla alınan sürüntü örnekleri standart kültür yöntemlerine göre işleme alındı. Trichomonas vaginalis için serum fizyolojikle hazırlanan lamlamel preparasyonlar incelendi. Boyalı inceleme için her örnekten iki preparat hazırlandı, bunlardan biri Gram yöntemiyle boyandı ve bakteriyel vajinozis ve vajinit etkenleri için değerlendirildi. Örneklerin aerop, anaerop ve mantar kültürü için ekimleri yapıldı. Ayrıca 100 olgunun smear sonuçları ile kültür sonuçları karşılaştırıldı. Çalışmada hastaların demografik özellikleri arasında anlamlı farklılık tespit edilmedi. Her iki grupta yer alan hastaların vaginal örneklerinde üreyen mikroorganizma türü ve sayısı adına fark saptanmadı. Bu nedenle, RİA kullanımının vaginal florayı etkilemediği ve vaginit etkenleri açısından da anlamlı bir farklılık oluşturmadığı gösterildi. Kültür sonuçları ile smear sonuçları karşılaştırıldığında: kültürde üreme olmayan 48 olgunun dokuzunun smearinde (kandida, kokobasil predominansı vd) gösterildi. Kültürde gardnerella vaginalis (GV) üreyen 21 olgunun dördünde smearde normal flora saptandı. Kültürde kandida üreyen 9 olgunun dördünde smearde kandida görülmedi. Buna karşın smearde zeminde normal flora izlenen 63 olgunun üçünde kandida, dördünde GV saptandı. Smearde kandida izlenen 7 olgunun dördünde kültürde üreme olmadı.Yayın Ria kullanımının genital flora üzerine etkisi, kültür sonuçlarının smear sonuçları ile karşılaştırılması / Effect of the ıntrauterin device using on the genital flora, comparing of the culture and smear results(Maltepe Üniversitesi, 2009) Temelli Akın, Figen; Midi, Ahmet; Çelik, Aygen; Haliloğlu, Berna; İlter, Erdin; Eren, AynurBu çalışmada RİA kullanımının genital flora üzerinde meydana getireceği değişiklikler ve bunun genital sistem enfeksiyonlarına etkisinin araştırılması planlandı. Çalışmaya RİA kullanan 50 ve kullanmayan 50 hasta alındı. Çalışmaya dahil edilen hastalardan iki adet steril pamuklu çubuk yardımıyla alınan sürüntü örnekleri standart kültür yöntemlerine göre işleme alındı. Trichomonas vaginalis için serum fizyolojikle hazırlanan lamlamel preparasyonlar incelendi. Boyalı inceleme için her örnekten iki preparat hazırlandı, bunlardan biri Gram yöntemiyle boyandı ve bakteriyel vajinozis ve vajinit etkenleri için değerlendirildi. Örneklerin aerop, anaerop ve mantar kültürü için ekimleri yapıldı. Ayrıca 100 olgunun smear sonuçları ile kültür sonuçları karşılaştırıldı. Çalışmada hastaların demografik özellikleri arasında anlamlı farklılık tespit edilmedi. Her iki grupta yer alan hastaların vaginal örneklerinde üreyen mikroorganizma türü ve sayısı adına fark saptanmadı. Bu nedenle, RİA kullanımının vaginal florayı etkilemediği ve vaginit etkenleri açısından da anlamlı bir farklılık oluşturmadığı gösterildi. Kültür sonuçları ile smear sonuçları karşılaştırıldığında: kültürde üreme olmayan 48 olgunun dokuzunun smearinde (kandida, kokobasil predominansı vd) gösterildi. Kültürde gardnerella vaginalis (GV) üreyen 21 olgunun dördünde smearde normal flora saptandı. Kültürde kandida üreyen 9 olgunun dördünde smearde kandida görülmedi. Buna karşın smearde zeminde normal flora izlenen 63 olgunun üçünde kandida, dördünde GV saptandı. Smearde kandida izlenen 7 olgunun dördünde kültürde üreme olmadı.Yayın Serviko-vajinal pap smear taramasında trichomonas vaginalis, candida ve gardnerella vaginalis sıklığının yaşa göre değerlendirilmesi(2013) Atılgan, Remzi; Özercan, Mehmet Reşat; Çelik, Aygen; Pala, Şehmuz; Aygün, Hatice Banu; Can, Behzat; Özkan, Zehra SemaAmaç: Bu çalışmanın amacı pap smear taramasında tespit edilen vajinit etkenlerinin yaş dağılımına göre oranlarını tespit etmektir. Gereç ve Yöntem: Toplam 3831 pap smear tarama sonucu tekrar gözden geçirildi. Patolojik değerlendirmede 2001 Bethesda sistemi kullanıldı. Normal servikal bulgular, inflamasyon, epitelyal hücre anormallikleri ile birlikte Trichomonas vaginalis, Candida türleri, Gardnerella vaginalis gibi vajinit ajanları değerlendirilerek rapor edildi. Bulgular: Toplam 3831 pap smearın 377 ( % 9,8 )' sinde vajinal enfeksiyon ajanı tespit edildi. Etkenler sırası ile 319 ( % 8,3 ) olguda Gardnerella vaginalis, 46 ( % 1,2 ) olguda Candida, 12 ( % 0,3 ) olguda Trichomonas vaginalis idi. Vajinal enfeksiyon ajanlarının tespit edildiği yaş ortalamaları ise sırası ile Gardnerella vaginalis için 37,85± 9,61, Candida için 36,29± 10,05 idi. Trichomonas vaginalis için en küçük yaş 26, en büyük yaş 53, Gardnerella vaginalis için 17- 66, Candida için 23- 65 yaş arasında idi. Sonuç: Pap smear taramasında vajinal enfeksiyon ajanları da tespit edilebilir. Patoloji raporlarında bu ajanların bildirilmesinin, klinik olarak hasta yönetimine katkıda bulunabileceğini düşünmekteyiz.