Maltepe Üniversitesi Kurumsal Akademik Arşivi

DSpace@Maltepe, Maltepe Üniversitesi tarafından doğrudan ve dolaylı olarak yayınlanan; kitap, makale, tez, bildiri, rapor, araştırma verisi gibi tüm akademik kaynakları uluslararası standartlarda dijital ortamda depolar, Üniversitenin akademik performansını izlemeye aracılık eder, kaynakları uzun süreli saklar ve telif haklarına uygun olarak Açık Erişime sunar.




 

Güncel Gönderiler

Yayın
Lobicilik ve İsviçre’nin sözleşmeli çocukları: Verdingkinder / Lobbying and the contracted children of Switzerland: Verdingkinder
(2016) Türkkol, Fatma
Lobicilik kavramının temel tanımlarından biri, “Belirli bir çıkar grubunun isteklerini, siyasal organlara kabul ettirmek, onları kendi doğrultusunda etkilemek amacıyla kurulmuş topluluk” şeklindedir. Bu tanımlamaya uygun bir örnek oluşturan ve çalışmaya konu olan olay da İsviçre'de 1790'lı yıllardan 1960'lı yılların sonuna kadar süren bir çocuk hakları ihlalidir. Yapılan bir yasal düzenleme ile 14 yaşından küçük çocukların fabrikalarda çalışması yasaklanınca çocuklar ailelerinden alınarak çiftliklere satılmış ve süreci de toplumun kabullenmesi sağlanacak şekilde din adamları yürütmüştür. Bu çocukların ortak özellikleri yoksul, boşanmış veya suç işlemiş ebeveynlere sahip olmalarıdır. 1998 yılından beri resmi olarak mağdurların haklarını konu alan lobicilik faaliyetinin büyük oranda başarıya ulaştığı görülmektedir. Yapılan çalışmalarla tanıklar dinlenmekte, hedeflenen tazminatın devlet tarafından mağdurlara ödenmesine çalışılmaktadır. Halen hayatta olan 10.000 mağduru ve ailelerini yakından ilgilendiren konu, başarıya ulaşmış bir lobicilik faaliyeti örneği olarak gösterilebilir niteliktedir.
Yayın
Sağlık iletişiminde sosyal medya kullanımının bireyler üzerindeki etkileri / Effects of social media usage on individuals in terms of health communication
(T.C.Maltepe Üniversitesi, 2016) Tosyalı, Hikmet; Sütçü, Cem Sefa
Teknolojik gelişmeler birçok alanı olduğu gibi sağlık alanını da etkilemekte, hem sağlık uzmanlarının hem de hastaların medikal bilgilere hızlı ve kolay bir şekilde ulaşmalarına imkân sağlamaktadır. Günümüzde en çok kullanılan iletişim araçlarından biri haline gelen sosyal medya, gerek kişilerarası gerekse kitle iletişimine imkân sağlayan yapısı sayesinde sağlık alanında kişiler ve kurumlar tarafından kullanılan etkili araçlardan birisi haline gelmiştir. Sağlık hizmetlerine erişimin oldukça kısıtlı olduğu yıllarda hastane veya hekime ulaşma imkânı olmayan insanlar ailelerinden, akrabalarından ve arkadaş gruplarından aldıkları önerilere göre tedavilerini gerçekleştirirken günümüzde tedavi önerilerine; tavsiye siteleri, bloglar, sosyal paylaşım ağları gibi sosyal medya platformlarından ulaşılmaktadır. Sağlık sektörü temsilcilerinin gazete, radyo ve televizyonda yapacakları reklam ve tanıtım faaliyetlerinin de yasal düzenlemelerle oldukça sınırlandırılmış olması, sosyal medyayı sektör temsilcileri için önemli bir tutundurma aracı haline getirmiştir. Bu çalışmada sağlıkla ilgili konularda sosyal medya kullanımının etkileri ve sağladığı imkânlar, güncel uygulamalar perspektifinde tartışılmaktadır.
Yayın
Göçle ilgili yüksek lisans, doktora ve tipta uzmanlik tezlerinin bibliyometrik analizi / Bibliometric analysis of master's, phd and medical specialty thesis related to migration
(T.C.Maltepe Üniversitesi, 2024) Sarıgül, Rumeysa; Uçar, Mahmut Talha; Uçar, Abdullah; Tunca, Muhammet Yunus; Denizli, Yasemin
Konu: Göç, insanlık tarihi kadar eski bir olgudur. Bireyler veya topluluklar, çeşitli nedenlerle bir yerden başka bir yere göç ederek daha iyi bir gelecek arayışına girmiştir. Göç, hem göç eden bireyler hem de göç edilen toplumlar üzerinde bedensel, ruhsal sağlık, sosyal, hukuki ve toplumsal anlamda önemli etkilere sahip bir süreçtir. Amaç ve Kapsam: Bu çalışmanın amacı, Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı Tez Merkezi'nde yer alan yüksek lisans, doktora, tıpta uzmanlık tezlerinin göç kavramı u zerinden sağlık ve sosyal hizmet bağ lamında bibliyometrik analiz yöntemiyle incelenmesidir. Yöntem: Bibliyometrik analiz, akademik çalışmaların konusu, sayfa sayısı, yılı, türü , yayınlandığı üniversite, ana bilim dalı, araştırma türü ve örneklem büyüklüğü gibi çeşitli bilgilerin değerlendirilerek analiz edildiği bir yöntemdir. Bu yöntem, akademik çalışmaların yıllar içerisindeki değişimlerini, trendlerini ve eksik kalan alanlarını ortaya koymayı amaçlar. Çalışmada, YÖ K Tez Merkezi veri tabanında gelişmiş tarama bölümü ne "göç" anahtar kelimesi yazılarak tezlerin tu m bölümlerinde göç kelimesi geçen 1914 tez indirilmiştir. Bulgular: Göç sağlığı konusunda en fazla çalışmanın yapıldığı ana bilim dalları, 45 tez ile Halk Sağ lığ ı ve 44 tez ile Sosyal Hizmet Ana Bilim Dallarıdır. 458 tezin %19,5’i (n=89) bu iki ana bilim dalında, geri kalan 369 tez ise 115 farklı ana bilim dalında yayımlanmıştır. İlk tez 1974 yılında yapılmış olup en fazla tez 80 çalışma ile 2019 yılında yayınlanmıştır. Tezlerin ortanca sayfa sayısı 123’tu r (İnterquartile Ranğe: 71). 617 konu etiketinin dağılımı incelendiğinde en fazla 104 kez Ruh Sağ lığ ı, 66 kez Sosyal ve Kültürel Uyum, 45 kez ise Sağlığın Sosyal Belirleyicileri konularında çalışma yapılmıştır. Göçle ilgili ülkeler arasında 202 tezle (%44,1) Suriye ilk sırada yer almaktadır. Çok uluslu göçle ilgili 95 tez (%20,7) yapılırken Türkiye'deki iç göç üzerine 60 tez (%13,1) yapılmıştır. 458 tezin 149’u (%32,5) nitel araştırma yöntemiyle yapılmış, 130’u (%28,4) tanımlayıcı, 50’si (%10,9) kesitsel çalışmalardır. Nitel araştırmaların medyan örnek büyüklüğü 21(İQR:25), tanımlayıcı araştırmaların 204(İQR:228) ve kesitsel araştırmaların ise 358,5’tir (İQR:370). 42 kuramsal çalışmada örneklem büyüklüğü yoktur, 60 çalışmada örneklem büyüklüğü rapor edilmemiştir. Çalışmada kullanılan araştırma türlerine göre ortanca örneklem büyüklükleri şu şekildedir: Karma araştırmalarda 214, kesitsel çalışmalarda 358,5, köhört çalışmalarında 235, müdahale çalışmalarında 76, tanımlayıcı/kesitsel çalışmalarda 360 ve vaka kontrol çalışmalarında ise 561 olarak bulunmuştur. Sonuç: Türkiye'de göçmen sağlığıyla ilgili akademik çalışmaların önemli kısmının Halk Sağlığı ve Sosyal Hizmet Anabilim Dallarında yapıldığı özellikle ruh sağlığı, sosyal ve kültürel uyum gibi alanların ö ne çıktığı bulunmuştur. Bu durum, göçmenlerin ruhsal sağlığı, sosyal uyumun göç süreçlerinde ö nemli bir yer tuttuğunu göstermektedir. Ancak, çalışmalarda diğer sağlık alanlarının özellikle fiziksel sağlıklarının ve göçün toplumsal etkilerinin nispeten az incelendiği dikkati çekmektedir. Göçle ilgili sadece belli başlı konulara odaklanmak, göçün çok boyutlu yapısını anlamada yetersiz kalabilir.
Yayın
Pratiği kavramsal kapsamının gerisinde tutulan sosyal hizmetler alanı üzerine (26.Ulusal sosyal hizmet sempozyumu 2024 Açılış Konuşması)
(T.C.Maltepe Üniversitesi, 2024) Tekeli, İlhan
Modernleşmenin evrimi sonucunda, günümüzde gelinen noktada sosyal hizmetler; üç tür aktör tarafından üretilmektedir. Bunlar; Özel Girişimciler, Kamu Kuruluşları, Sivil Toplum Kuruluşları (STK],diye sıralanabilir. Ama modernleşmenin başlangıcında bu hizmetlerin üretimi sadece özel kesime verilmişti. Ama vahşi kapitalizm sosyal hizmetleri üretmiyordu. Bunun sonucunda sanayi devrimini yaşayan ülkelerde 19 yüzyılın ikinci yarısında kentler yaşanamaz hale gelmişti. Bu durumda alana ikinci aktör olarak devlet/kamu girdi, kent planları yapılarak kent altyapıları üretilmeye başladı. Bu gelişmeler sosyal hizmet kavramının ortaya çıkmasını getirdi. Sistemin sürebilmesi için kapitalist girişimcilerin yapamadığını yapma görevini devlet yükleniyordu. Devletin böyle bir işlevi yüklenebilmesi için modern kentsel yaşamın ve bunun içinde kamusal hizmetin işlevi konusunda gelişmiş bir organize tasavvurun oluşmuş olması ya da oluşturulması gerekiyordu. Nitekim, bu koşul belli bir gecikmeyle oluştuktan sonra, 19 yüzyılın son yıllarında Avrupa’da ve ABD’de ilk sosyal hizmet eğitimi okulları açıldı. Sosyal Hizmetler yol açan yalnız kapitalizmin yapamadıkları değil aynı zamanda yaptıklarıydı. Kapitalizmin sağladığı büyüme eşitsiz bir büyümeydi. Bu büyümenin içinde yoksullaşanların desteklenmesi, doğal felaketle karşılaşanların sorunlarının çözülüp topluma entegrasyonunun sağlanması gerekiyordu. Bu görevler de kamu destekli ya da desteksiz STK’larca yüklenilmeye başladı. Türkiye'de bunun ilk örnekleri olarak Hilal-i Ahmer, Darüşşafaka, Himaye-i Eftal'i sayabiliriz. Bunlar Osmanlı utangaç modernitesinin sosyal hizmet kuramlarıydı. Dünyada ve Türkiye’de sosyal hizmet anlayışı ve pratiğinde gelişme esas olarak II. Dünya Savaşı sorasında gerçekleşti. Savaşan ülkeler, savaş sonrasında bir daha dünya savaşı ve büyük ekonomik krizler yaratmayacak bir dünya düzeni kurmak istiyorlardı. Bunun için BM kuruldu, Breton Woods para sistemi oluşturuldu. Bu dönemde "Refah Devleti” kavramı kullanılmaya, Keynesgil ekonomik politikalar uygulanmaya başladı. Devlet vergilendirme yoluyla elde ettiği kaynakları, sistemin krize düşmemesi için yeniden dağıtıyordu. Türkiye’ye refah devleti/sosyal devlet kavramının gelmesi 1960’11 yıllara kadar gecikti. Bu kavramı Türkiye'nin gündemine 1961 Anayasası getirdi.
Yayın
Adalet ve sosyal hizmetler (26.Ulusal sosyal hizmet sempozyumu 2024 Açılış Konuşması)
(T.C.Maltepe Üniversitesi, 2024) Kuçuradi, Ioanna
Adalet özlemi insanların en eski özlemlerinden biri; adaletin ne olduğu ise, felsefenin en eski sorularından biri. Ancak bu soru, postmodernizmin “ne olsa olur" kabulünün, dolayısıyla her şeyin eşdeğer olduğu anlayışının yayıldığı dünyamızda daha da önem kazanıyor. Yalnız önemli değil, cevaplandırılması acil olan bir soru haline gelmiştir adaletin ne olduğu sorusu; çünkü günümüzde artık adalet özleyen değil, adalet talep edenlerin sayısı gitgide artmakta ve bu insanlar adaleti "elde etme" umudunu yitirince silâha sarılmakta, rastgele insan öldürmekte, kendileri de ölmektedir. İkinci Dünya Savaşından sonra uluslararası topluluğun ana hedeflerinden biri olan “silahsızlanma ve barış"ın yerini, binlerce insanın pervasızca öldürüldüğü “küçük" savaşlar, silahlanma yarışı ve bir "metot" haline gelmiş olan terörizm almıştır. Ne var ki, barış ile adalet arasındaki bağ yeterince görülmemiştir, görülememektedir. Barış ve gelişme ile adalet arasındaki bu bağın görülmesi, bunların ne olduğunu bilmeyi gerektiriyor. Acaba böyle bir bilgi mümkün müdür? Örneğin "adalet nedir?" sorusuna bilgisel bir cevap vermek mümkün müdür? Felsefe tarihine baktığımızda edinebileceğimiz izlenim böyle bir cevabın olanaksızlığını akla getiriyor. Ancak bu izlenime rağmen, "adalet nedir?" sorusuna yine de bilgiyle temellendirilebilir bir cevap vermeyi denemek istiyorsak, ya da verilmiş cevapları böyle bir temellendirilebilirlik açısından değerlendirmek istiyorsak, nereye bakacağız? Çünkü bu soru didiklenmeden, "adalet nedir?" sorusuna böyle temellendirilebilir bir cevap vermek; dolayısıyla, farklı tarihsel koşullarda, toplumsal ve siyasal kararlara ve eylemlere yön gösterecek, onları belirleyecek adalet sağlayıcı ilkeler türetmek -sürekli türetmek-, sonra da adaleti gözeten hukuk oluşturmak olanaksız ya da rastlantısal görünüyor. Nedir adalet? Bu konuda Platon'dan öğrenebildiğimiz bir şey vardır: adaletin bir fikir olduğu, yani gerçek bir şey olmadığı, bir fikir olduğu. 'Fikir' derken kastettiğim, düşüncelerin özel bir türüdür: insan düşüncesinin bir tasarımı. Hepsi insan kafasının ürünü olan bir bilgi, bir fikir ve bir inanç arasındaki fark da şöyle dile getirilebilir: bir bilgi, kendisinden bağımsız bir nesneyle ilgilidir, oysa bir fikir kendi nesnesini yaratır. Bir fikrin, kendi nesnesini yaratan ama ona sahip olan kişiye bağımlı olan bir inançtan farkı ise, onu getirene bağımlı olmamasıdır. Fikirler tarihe getirilir ve orada uzun ya da kısa bir süre etkili olurlar, yani fikirler tarihsel varlığa katılır